Bir Kırsal Kalkınma Yöntemi Olarak Coğrafi İşaretler Sistemi ve “Afyonkarahisar Deklarasyonu”

Konu : Tarım

Apelasyon sözcüğü Fransızca kaynaklıdır ve başlangıçta şarap üretimi ile ilgili olarak orataya çıkmıştır.

Apelasyon sözcüğü Fransızca kaynaklıdır ve başlangıçta şarap üretimi ile ilgili olarak orataya çıkmıştır. Apelasyon, şarap üretiminden çıkmış bir kavram olmakla beraber, bugün başka ürünleri de kapsayabilmektedir. Apelasyon, bir kurallar sistemidir ve yabancı sözlüklerde “coğrafi işaret” (geographical indication) kavramı yardımıyla açıklanmaktadır. Coğrafi işaret ise ülkemizde geçerli olan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 34. Maddesi’nde şöyle tanımlanmaktadır: “Coğrafi işaret; belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işarettir”. Aynı Madde’de coğrafi işaret, “menşe adı” ve “mahreç adı” olmak üzere ikiye ayrılarak tanımları verilmiştir:

“a - Coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, bölge veya istisnai durumlarda ülkeden kaynaklanan, tüm veya esas özelliklerini bu coğrafi alana özgü doğal ve beşerî unsurlardan alan, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerin tümü bu coğrafi alanın sınırları içinde gerçekleşen ürünleri tanımlayan adlar menşe adıdır.

b - Coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, bölge veya ülkeden kaynaklanan, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından bu coğrafi alan ile özdeşleşen, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden en az biri belirlenmiş coğrafi alanın sınırları içinde yapılan ürünleri tanımlayan adlar mahreç işaretidir.”

 

Görüldüğü gibi apelasyon ve coğrafi işaretler kavramları çok yakın anlamlara gelmektedir. Ancak kavramların aynı anlama gelmediklerini söylemek zorundayız. Gerek kapsam ve gerekse işleyişleri yönüyle farklılıklar söz konusudur. 

 

Dünyada oldukça eskilere dayanan Coğrafi İşaretler sistemi, doğal olarak, öncelikle Fransa’da yayılmaya başladı. Ardından belli başlı Avrupa ülkeleri ve dünyanın gelişmiş pek çok ülkesinde kendine yer bulan sistem, bir sınai mülkiyet hakkı olarak ele alınmaktadır. Bir kırsal kalkınma yöntemi olan Coğrafi İşaretler sistemi, hak sahiplerine bir takım öncelik, sorumluluk ve yükümlülükler sağlamaktadır. Yasal kökenlerinden ve uygulama alışkanlıklarından kaynaklı olarak hak sahipleri sistem sayesinde faaliyetlerini sürdürmekte ve birçok avantajlar elde etmektedirler.

 

Ülkemiz Coğrafi İşaretler faaliyetleri, 1995 yılından 2016 yılı sonuna kadar Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 22 yıl boyunca yürütüldü ve 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile yeni bir döneme girdi. Kanun’un İkinci Kitabı “Coğrafi İşaret ve Geleneksel Ürün” adını taşımaktadır. Kanun uyarınca kurulan “Coğrafi İşaretler Dairesi Başkanlığı” faaliyetlerin yasal merkezi olarak görülmelidir. Sağlam bir yasal zeminde yürütülmeye başlanan faaliyetler sonucu gözle görülür ilerlemeler kaydedilmeye başlandı. Nitekim 22 yıl boyunca yaklaşık 200 ürüne tescil verilmişken 2017 yılı başından   bugüne kadar   170’den fazla ürün tescillenmiştir. İçinde bulunduğumuz yıl sonuna kadar tescil sayısının 200’ü geçme olasılığı vardır. Başka bir ifadeyle 22 yılda 200 tescil ve son iki yılda bir o kadar tescil söz konusudur. Bu haliyle bir “furya”dan bahsedebiliriz.

 

Ülkemizde tescili hak eden ürün zenginliği oldukça fazladır. Bugün yaklaşık 375 civarında coğrafi işaret tescilli ürün yeterli değildir. Binlerce ürünümüz tescili hak etmektedir. Tescil sayısı ve hızı bu sistemde temel sorun değildir. Bununla beraber konu hakkında her fırsatta görüşlerini dile getiren ve bu alanda ülkemizin en önemli sivil aktörü konumunda olan Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) Yürütme Kurulu Başkanı Prof.Dr. Yavuz Tekelioğlu’na göre, “Coğrafi İşaretler sisteminde tescil işin yüzde beşini, geri kalan yüzde doksan beşlik kesimini ise ‘yönetişim’ ve ‘denetim’ oluşturmakta olup, Türkiye’de coğrafi işaret yönetişimi ve denetimi konularında mesafe alınamamıştır”. 

 

Geçtiğimiz Ekim ayı içinde, Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası, “Coğrafi İşaretlerde Afyonkarahisar Buluşması” Uluslararası Semineri’ne ev sahipliği yaptı. Coğrafi İşaretler sisteminin her yönü ile tartışıldığı ve    Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) ile Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜciTA) işbirliğinde düzenlenen “Coğrafi İşaretlerde Afyonkarahisar Buluşması”, ATSO Meclis Salonu’nda yapıldı. Seminer’de yerli ve yabancı konuşmacıların katılımıyla 5 oturumda 26 bildiri sunuldu. 2 gün süren Seminer’in sonunda ATSO ve YÜciTA tarafından hazırlanan Afyonkarahisar Deklarasyonu ile görüş ve öneriler dile getirildi.

 

Seminer boyunca yapılan konuşma ve sunumlarda Coğrafi İşaretler sisteminin; güncel durumu, dünya uygulamaları, Türkiye için önemi, fırsatları, sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırıldı. Özellikle ülkemizde “yönetişim” ve “denetim” konularında nelerin yolunda gitmediği ve buna karşılık yürütülebilecek çalışmalar veya alınacak önlemler gündeme taşındı. Bu anlamda, Fransızların ünlü Comte Peyniri’nin yöneticisi ve aynı zamanda Uluslararası Coğrafi İşaretler Araştırma Ağı (OriGIn) Yönetim Kurulu Başkanı Claude Vermot-Desroches’un açılış konferansı Fransa ve gelişmiş ülkelerdeki pratikleri gözler önüne serdi. 

 

Seminer’de yapılan sunumlardan ortaya çıkan tabloya göre; tescil başvurusunu yapan ve tescil alan kurum ve kuruluşlar, genellikle daha sonraki süreçlerde çok etkin olamamaktadır. Üreticinin “tescilli” üründen dolayı elde etmesi gereken katma değer ülkemizde halen mümkün değildir. Seminer’de bunun en tipik örneğini, Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, Malatya kayısısı ile verdi.  Bu güzide ürünümüzün fiyatının Avrupa Birliği tescilinden sonra 3,6 dolardan 2,8 dolara düştüğünü belirten Tekelioğlu, “Coğrafi İşaretler tarihinde böyle bir olayın yaşanmadığını, Avrupa Birliği tescilinden sonra Çin’in Pinggu Da Tao şeftalisinin fiyatının 1,5 Yuan’dan ,  4,0 Yuan’a çıktığını vurguladı ve bunların tescil sahibi kurumlarımızın coğrafi işaret yönetişimini tanımamalarından kaynaklandığını” belirtti.

 

Avrupa başta olmak üzere bazı coğrafyalarda oldukça başarılı şekilde sürdürülen ve üreticilerine önemli katma değer sağlayan sistem sayesinde ürünlerin değerini bulduğu ve değerinde pazara sunulduğu gözlemlenmektedir. Ülkemizde bahse konu bir ürünün değerini bulmasının biraz tesadüfi hatta çok zor olduğu ortadadır. Coğrafi İşaret sisteminin tescil sahiplerine haklar sağlaması yeterli değildir. Çünkü var olan yasal haklar tescil sahipleri tarafından yeterli seviyede kullanılamamaktadır. Burada tescile başvurup hak sahibi olanların genelde belediye, oda, birlik ve borsa gibi kuruluşlar olmasının dolaylı ama önemli bir payı vardır. Tüm kabul edilmiş tescilli ürünlerde üreticilerin tescil hak sahipliği çok düşüktür. Bundan dolayı başvuruyu yapıp süreci başarı ile sonlandıran kurum ya da kuruluş, doğrudan kendi adına değil de “anonim” sayılabilecek bir grup adına hareket etmiştir. Bu “anonim” olma durumu sorunun başlangıcıdır. Örneğin AB tescili de taşıyan Malatya kayısısı üreticilerinin en sağlıklı kaydı, Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) nedeniyle ziraat odalarındadır. Oysa Coğrafi İşaret tescili başka bir kurum tarafından yapılmış ve sonlandırılmıştır.  Bu durum bir yönüyle sahipsizlik ve masumane (!) sorumsuzluk halini beraberinde getirmektedir. İlgili yasal düzenlemelerde bu konuda bir boşluk söz konusudur. Yasal düzenlemelerde hak sahipliği olmasına rağmen hak sahiplerinin sorumlulukları belirgin değildir. Bu sorumluluklar da coğrafi işaret yönetişiminde odaklanmaktadır. Denetim ve yönetişim süreçlerinin yeterli seviyede uygulanmadığı bir sistemde Prof.Dr. Yavuz Tekelioğlu’nun ifadesiyle “yüzde doksanbeşlik” bir küçük(!) sorun vardır. Aslında bu durum, ülkemiz üreticisinin güzel bir fotoğrafıdır. En basit anlatımla, üretimi yapan ama yeterli seviyede kazanamayan insanların fotoğrafı…

 

Coğrafi İşaretler Afyonkarahisar Buluşması, sistemde, şimdiden önemli bir köşe taşı olmaya aday. Özellikle Seminer sonunda yayınlanan Afyonkarahisar Deklarasyonu’nda sıralanan “yapılması gerekenler” ile ülkemiz Coğrafi İşaretler sisteminin büyük bir değişim ve ilerleme içine gireceğini söylemek mümkündür. 7 maddeden oluşan “yapılması gerekenler”, sistemde yer alan aksamalara karşılık gelebilecek önerilerin yanı sıra vizyoner bir bakış açısıyla “Türkiye Coğrafi İşaretler Enstitüsü” kurulması dileğine yer vermektedir. Bu tür bir enstitü; oluşturulacak yasal zemin, plan, hedef, bütçe, ekip ve olanaklarla ülkemizin kırsal kalkınmasına büyük destek ve katkı verecek çalışmaları yapabilecektir. Bu yönüyle, hayata geçirilmesi halinde, “Afyonkarahisar” ismi tarımda bir “ilerleme” ve “kurtuluş” süreciyle de anılacaktır.

Yazının devamı