Birlikten Kuvvet Doğacak

Konu : Tarım

Bugün dünyada 900 milyon insan yatağına aç girerken, 1 milyar 200 milyon insan da açlık sınırının altında yaşıyor.

Bugün dünyada 900 milyon insan yatağına aç girerken, 1 milyar 200 milyon insan da açlık sınırının altında yaşıyor. Toplam 2 milyar yüz milyon insanın, yani dünya da hemen hemen her 3 kişiden birinin yaşadığı bu durumun sebebi gıda yetersizliğinden değil, gelir paylaşımının adaletsizliğnden kaynaklanıyor. 

Geri bıraktırılmış ya da gelişmekte olan ekonomilerde insanların yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşmalarının tek yolu üreticilerin örgütlenmesi. 

Üreticilerin kooperatifler şeklinde örgütlenmesi, onları alıcıların fiyat baskısından koruyor. Pazar yaratma konusunda da daha avantajlı bir konum sağlıyor.

Kooperatif çatısı, toplu hammadde alımlarıyla ürün maliyetlerini düşürüyor, makine parklarıyla da üreticiye her türlü mekanizasyonu sağlıyor. Bu durumda üreticinin traktör, toprak işleme, hasat ve taşıma ekipmanları almasına gerek kalmıyor. Böylece ülke de makine mezarlığı olmaktan kurtuluyor. 

Özellikle kooperatifler, üyelerinin ürettiği tarımsal hammaddeyi işleyerek kendi markasıyla başta geleneksel ürünler olmak üzere birçok işlenmiş ürün elde edebiliyorlar. Bu da sermaye birikimi sağlayarak kooperatiflerin ve üyelerinin ekonomik olarak güçlenmesine neden oluyor. 

Kooperatifler markalaşarak tüketiciler için güvenli gıda üretiyorlar. Küçük çapta bitkisel üretim yapan çiftçiler ve birkaç ineği olan yetiştiriciler, tek başlarına ürettikleri gıdaların güvenliğini yeterince sağlayamıyorlar. Halbuki kooperatifler bünyelerinde çalıştırdıkları Ziraat Mühendisleri, Gıda Mühendisleri ve Veteriner Hekimler ile üyelerine hizmet veriyorlar. Bu da tüketici ve dolayısıyla da toplum sağlığının korunmasına yardımcı oluyor. 

Kooperatifler sanayici için de önemli. Birçok işletmeden küçük partiler halinde toplanan sanayi hammaddesi yerine sanayiciler bir merkezden ürün almak isterler. Bu şekilde hem hammadde maliyetini azaltmış hem de güvenli gıda, hilesiz hammadde satın almış oluyorlar. 

Dünyadaki açlığın ya da yarı açlığın önlenmesinin gelirin adaletli paylaşımından geçtiğini artık bütün kesimler söylüyorlar. Gelir adaletsizliğinin önlenmesi yerelin desteklenmesine bağlı. Bir diğer ifadeyle, ekonominin lokomotifi olan küçük aile işletmelerinin yaşatılması gerekiyor. Tarımdaki küçük aile çiftçileri tarımsal faaliyetten çekilirse kentlere gelip tüketici oluyorlar. Bu şekilde kırsaldan kentlere giden vasıfsız işgücü yığınları halindeki gö,ç kentlerde de işsizliği arttırıyor ve bu da toplumsal barışı bozuyor.  

Halbuki küçük aile işletmelerinin yaşatılması, ekonomi içerisinde kalmaları gerekiyor. Gelişmemiş ve gelişen ekonomilerde bu ancak küçüklerin bazı yapılar tarafından korunması ile olası görünüyor. İşte bu yapı da kooperatifler. 

Türkiye’deki duruma bakarsak; aslında Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte birçok kooperatif kuruldu. O zaman ki yöneticiler “birlikten kuvvet doğacağını” biliyorlardı. Ancak zamanla kooperatifler, iktidarların arpalıkları, siyasi partilerin de arka bahçesi haline getirildi. Aslında kooperatifçilik konusundaki başlangıçtaki ivme devam ettirilmiş olsaydı bugün tarımın yapısal sorunlarını çok az konuşuyor olacaktık.

Bu anormal durum nedeniyle, kooperatifler yönetilememeye başlandı ve birer birer çöktüler. Böylece köylülerin kooperatiflere olan güvenini de sarstılar. 

Güvenin sarsılmasında bazı tarımsal kooperatif yöneticilerinin de payı oldu. Yapıyı kötü yöneterek buna zemin hazırlanmasına yardımcı oldular.

Diğer taraftan insanlar ilgisi olmamasına rağmen kendilerindeki güven duygularını yok eden yapı kooperatifleri ile üretici kooperatiflerini de kıyaslar oldular. 

Ancak yine de yılmamak gerekiyor. Türkiye tarımının kurtuluşu tarımdaki küçük aile işletmelerini yaşatmaya bağlı. Bunu bir tarım ülkesi olan (özellikle yazdım sadece sanayi ülkesi değil bunlar) Hollanda, Fransa, Almanya başarmış, Türkiye neden başarmasın?

Ancak tarımsal yapıların yetki alanları kesin çizgilerle belirlenmeli. Bunu neden söylüyorum? Bugün tarımdaki çeşitli kooperatif ve birlikler birbirlerinin alanlarına giriyorlar. Bu sınırlar kesin olarak belirlenmeli ki birbirlerine de zarar vermesinler. 

Dünya kooperatifçilik günü ile ilgili olarak yazdığım yazı…