Günümüz Sosyal Mecralarına Dair

Konu : Yaşam

Geçtiğimiz günlerde Birgün Gazetesi’nin Pazar ekinde Felsefeci Dr.Önder Kulak’ın güzel bir yazısına rastladım.

Geçtiğimiz günlerde Birgün Gazetesi’nin Pazar ekinde Felsefeci Dr.Önder Kulak’ın güzel bir yazısına rastladım. Bertolt Brecht üzerinden bir sosyal medya eleştirisi kaleme alan Kulak; “Sosyal medyada oluşturulan profillerin büyük kısmının bir kurgudan ibaret olduğunun farkında mıyız?” diye soruyordu. Dergimiz Apelasyon’da zaman zaman katkı sağladığımda yaptığım gezilerden ve deneyimlediğim lezzetlerden siz değerli okurlarımıza bahsetmeye çalışıyorum. Bunun yazınsal olarak daha kısa ve görselin öne çıktığı versiyonunu da “instagram” hesabımda daha anlık olarak kendimce yapmaya çalışıyorum. 

Geçtiğimiz günlerde alkollü içecek satışı yapan değerli bir ağabeyimle sohbet ediyorduk. İstanbul’da zaman zaman kulağıma gelen ama birinci ağızdan ilk kez dinlediğim bir durumdan bahsetti. Belki bu satırların okurları arasında da bu durumda olanlar vardır ancak af buyursunlar duyduklarıma inanamadım. Bir arkadaşımız, beyaz yakalı hayatının bir döneminde tıpkı benim gibi sosyal medya mecralarında paylaştıklarını daha da somut hale getirerek eşi ile birlikte beyaz yakalılıktan çıkıp şehir-mekan-işletme gezerek geçim kaynağı haline getirmiş. Buraya kadar çok şaşılacak bir şey yok, dedim ya duyuyoruz. Lakin ağabeyimin anlattığı durum şu idi; bir yakınının restoranına gelmek için iletişime geçmişler ve orada yiyecekleri 1-2 öğün karşılığında paylaşım ve başka bir yerden benzer yöntemle elde ettikleri “normalde çekilişle verecekleri tatil paketini” teklif etmişler. Kişi, bu duruma alışkın olduğundan kabul etmiş. İlave olarak da kişinin tanıdığı bir otelden konaklamayı da yine aynı yöntemle ayarlayabilmişler. Arkadaşın yazılı olarak kıt külliyatına baktım ama ne yazık ki “fikir edinmeyi sağlayacak nitelikte” bir içerik ya da dil kullanımına rastlayamadım. Görsellerde ise paylaşıma konu yer/unsur’dan ziyade “kendini öne çıkaran” bir eğilimi olduğunu gözlemledim.

Takas Ekonomisi’nin en basit tanımı: Paranın kullanılmadığı ekonomi, dersek yanlış bilgi vermiş olmayız. Günümüz dünyasında en ilkel bu tanım ile birşeyler yapabilmek oldukça zor ancak tüketime dayalı bir sosyo-ekonomik habitatın söz konusu olduğu ve en kaba tabirle insanlara “yiyecek, içecek, konaklayacak, kullanacak” şeyleri satın almayı önerdiğiniz ya da kendi deneyiminizden bahsettiğiniz bir mecrada varolarak, varlığınızı takas ya da muadili maddi gelir üzerinden sağlayarak sürdürebilmek hem ucuz hem de yaratıcı(!) bir fikir.

Hal böyle olunca dergimizin editörleri Sevgili Bilge Keykubat ve Argun Tanrıverdi ile sıkça paylaştığım bir durum üzerine tekrar düşündüm. Delphi’deki Apollon Tapınağı’nın girişinde altın harflerle “kendini bil” yazılıdır. Bu şiarla, gurme ve seyyah’tan geçilmeyen ortamda ne bu adlara tekabül eden seçimleri ne de “X’ten iyi anlarım” demeyi üzerime yük edindim. Benimki en fazla Kant’ın “bilmeye cüret et” davetine icabet sayılabilir. Hal böyle olunca “like fetişizmi”nden uzak, az takipçili (belki de az okunan) paylaşımlar/yazılar ülkemizde para etmediğinden olsa gerek bizim gibiler çok sevdiğimiz ve üzerine okuyup yazdığımız Yeme İçme İşleri ile ilgili tanıtım ve etkinliklere davet edilmiyoruz. Ama bir lezzet fırsatı var ise bulunmak istiyoruz ne yapalım? Eposta ya da direkt iletişim kurarak katılmak istediğimizi belirttiğimizde ise “herkese fırsat eşitliği gayretindeyiz” geçiştirmesi ya da “kontenjan” bahanesi ile karşılaşıyoruz. Fırsatın bulduğu kitle nedense hep aynı(!), kontenjan neye göre belirleniyor derseniz; sadece takipçi sayısıyla meşhur(!) olma değilmiş kriter, meğerse kripto para birimleri gibi  yükselen bir “sanal ekonomi” yaratmış düzen.

Yazının başında kurgudan ibaret olma durumundan bahsetmiştik ya, iş kurguyu aşıp “endüstriyel tasarım” haline gelmiş. Hoş, ülkelerde seçimlere “kurgu hesaplarla” etki edilebilen bir dönemde böyle şeylerin olması elbette ki çok doğal. Apelasyon’da bu satırlara yer vermek istememin nedeni ise Apelasyon’un bizzat kendisi. Apelasyon’dan hem çok şey öğreniyoruz hem de büyük keyif alıyoruz, deneyimlerimizi ve zevklerimizi maddi çıkar gözetmeden; kişi ve kurumları kayırmadan paylaşıyoruz. Ağzının tadını bilen ve hakikati arayan Apelasyon okuyucusuna, lezzetli ve bilgi dolu bir 2018 diliyorum.