Zeytin Dal Kanseri Hastalığı

Yazar : Serkan KAPTAN
Konu : Tarım

Zeytin ağacı (Olea europea L.), uzun yıllar yaşayabilen kutsal bir bitki olarak pek çok kültürde önemli bir yere sahiptir.

[Pseudomonos savastanoi pv. savastanoi ((ex Smith) Gardan et al.)]

 

Zeytin ağacı (Olea europea L.), uzun yıllar yaşayabilen kutsal bir bitki olarak pek çok kültürde önemli bir yere sahiptir. Zeytin, ekonomik olarak dünyanın her yerinde yetişmesi mümkün olmayan bir meyvedir. Dünya’da 36 ülkede ekonomik anlamda zeytin üretimi yapılmaktadır ve dünya zeytin üretim alanlarının yaklaşık %70’i Akdeniz Bölgesi’nde yer alır. Türkiye, coğrafik konumu ve iklim özellikleri bakımından zeytin tarımı için uygun olması nedeniyle dünyada önemli zeytin üreticileri arasındadır ve yıldan yıla artan yeni dikiliş alanları ile dünya üretiminde söz sahibi olmayı hedeflemiştir. 

 

Zeytin, hem yağlık hem de sofralık olarak değerlendirildiği gibi işlenebilen bir ürün olduğu için tarım ve sanayinin buluşmasında da önemli rol oynar. Aynı zamanda ihracata konu olarak ülkemize önemli döviz getirisi sağlamaktadır. Türkiye’de çok geniş alanlarda üretimi yapılan zeytin ağaçlarında üretimi kısıtlayan pek çok hastalık etmeni ve zararlı böcekler bulunmaktadır. Bu hastalık ve zararlılardan bazıları doğrudan zeytinin meyvesine zarar vererek verime ve elde edilen zeytinyağının kalite ve miktarında etkili olabildikleri gibi, bazıları da sürgün, yaprak, çiçek, dal ve gövdelerde yaptıkları zararlarla ağacın zayıf düşmesine, zamanla kuruyup ölmesine, dolayısıyla ürünün azalmasına neden olabilmektedir. Zeytin dal kanseri (Pseudomonas savastanoi pv.savastanoi) de bu hastalıklardan bir tanesidir. 

 

Zeytin dal kanseri hastalığı bakteriyel bir hastalıktır. Türkiye’de bu hastalık uzun yıllardır bilinmesine rağmen ilk çalışmalar; Ege Bölgesi’nde Azeri (1993), Aydın ve Muğla illerinde Tatlı ve Benlioğlu (2004), Batı Akdeniz Bölgesi’nde Basim ve Ersoy (2000), Doğu Akdeniz Bölgesi’nde ise Mirik ve Arkadaşları (2004) tarafından yapılmıştır. Dal ve sürgünlerde oluşan anormal yapıdaki siğil ve urlar hastalığın kolaylıkla tanınmasını sağlar. 

 

Hastalığa neden olan bakteri, krem-yeşil renkteki canlı ur ve siğillerde bulunur. Ur ve siğiller önce yeşil renkte üzeri düz süngerimsi iken, sonra zamanla sertleşerek pürüzlenir ve kahverengi-siyah bir renk alır. Bakterinin neden olduğu urların oluşumunda en önemli faktörlerden birisi, patojen tarafından üretimi teşvik edilen hormonlardır. Bakteri tarafından üretimi teşvik edilen indol asetik asidin (IAA) ur oluşumu için gerekli olduğu belirlenmiştir (Smidt and Kosuge 1978; Surico et al 1984; Iacobellis et al 1994. Hastalık nedeniyle bitkinin besin ve su alımı engellendiğinden, zamanla bitki zayıf düşmekte ve sonunda kurumalar meydana gelmektedir (Gardan et al 1992).

 

Hastalık tüm ağacı kaplayabilir. İnce dal ve sürgünlerin kurumasına sebep olabilir ancak tüm ağacın kuruması nadiren olmaktadır. Ayrıca hasat edilen zeytinlerde hoş olmayan bir koku ve istenmeyen acılığa neden olur. Elde edilen zeytinyağlarında da organoleptik özelliklerinin daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Bakterinin gelişmesi için optimum sıcaklık 22-24 C derecedir. 35 C derecenin üzerinde ve 1 C derecenin altında bakterinin gelişimi yavaşlar ve durur.

 

Canlı ur ve siğiller içinde bulunan bakteri nemli ve yağışlı havalarda bu ur ve siğillerin yüzeyine çıkar. Buradan, yağmur suları, rüzgar ve böcekler vasıtası ile kolayca yayılır. Zeytin dal kanseri bakteriyel bir hastalık olduğu için bitki dokusuna mutlaka oluşmuş bir yara dokusundan girer. Ülkemizde yaygın görülmesinin en önemli sebebi; sırıkla yapılan hasat nedeniyle oluşan yara yerlerinden bakterinin dokuya giriş imkanı bulmasıdır. Ayrıca şiddetli geçen kış sonrası oluşan don çatlakları da ur ve siğillerin oluşması için uygun yerlerdir. Genç sürgünlerdeki yaprak, çiçek ve meyve dökümü sonucu oluşan yaralarda da ur ve siğiller meydana gelir. 

 

Bakteriyel hastalıklara karşı kimyasal ilaç kullanımı sınırlı olduğundan hastalıkla mücadelede kültürel yöntemler oldukça önemlidir. Hastalık uzak yerlere genelde bulaşık aşı materyalleri ve budama aletleri ile taşınmaktadır. Üreticiler tarafından dikkat edilmeyen en önemli husus budama yapılmadan önce budama aletlerinin dezenfekte edilmemesidir. Bir ağaçtan diğerine geçerken bile budama aletleri dezenfekte (% 10’luk sodyum hipoklorit) edilmelidir. Bahçede hastalıklı ağaçlar varsa bu ağaçların budanması en sona ve hatta etmenin inaktif olduğu yaz aylarına bırakılmalıdır. Yağmurlu havalarda budama yapılmamalıdır. Kesilen hastalıklı dallar yakılarak imha edilmeli ya da uzaklaştırılmalıdır. 

 

Hastalık bulaşan bahçede hastalıklı ağaçların sayısı müdahale edilmediği takdirde yıldan yıla artarak çoğalır. Üreticiler başta bu hastalığı önemsememekte, tüm bahçeye yayıldığında önlem alma yoluna gitmektedir. Oysaki hastalığın henüz başlangıcında bulaşık dallar hemen kesilerek uzaklaştırılırsa hastalığın sağlıklı ağaçlara da yayılması önlenebilir. Mücadelesi oldukça zor olan hastalığın yıldan yıla yayılışı arttığı için ileriki dönemde kontrolü de zorlaşmaktadır. 

 

Yeni tesis edilen zeytinliklerde mutlaka sertifikalı fidanlar kullanılmalı, eğer ki hastalık ile bulaşık fidanlar varsa hemen sökülerek yerine sağlıklı fidanlar dikilmelidir. Ağır bünyeli, su tutan topraklarda zeytin tesisinden kaçınılmalı ya da fazla suyun uzaklaştırılması için drenaj kanalları oluşturulmalıdır. 

 

Sırıkla yapılan hasat yara yerlerin oluşmasını sağladığı için artık sırıkla hasattan vazgeçilerek kullanımı oldukça kolay ve ağaca çok az miktarda zarar veren makinalı hasata geçilmelidir. Ayrıca hasat makineleri de hastalıklı ağaçların hasatından sonra dezenfekte edilmelidir. 

 

Hastalığın kimyasal mücadelesi oldukça zordur. Ur ve siğillerin belirgin olarak ortaya çıktığı ve bakterilerin aktif olmadığı temmuz-ağustos aylarında bahçe kontrol edilerek, çok urlu kurumuş dallar temizlenmeli ve yara yerine % 5’lik göztaşı eriyiği sürülmelidir. Ülkemizde hastalığın kontrolünde Bordo bulamacı kullanılmaktadır. En azından hastalığın baskı atına alınabilmesi ve sağlıklı ağaçlara yayılmasını önlemek için birkaç yıl yoğun ilaçlama programı oluşturulmalıdır.

 

1.  ilaçlama: Kasım-Aralık aylarında hasattan hemen sonra 

2. ilaçlama: Şubat sonunda, şiddetli kış bitiminden, don ve dolu zararından hemen sonra

3. ilaçlama: İlkbahar yağmurları başlamadan önce 

4. ilaçlama: Sonbahar yağışlarından önce  

İlkbahar ilaçlamasında (3. ilaçlama) % 1’lik, diğer ilaçlamalarda ise % 2’lik Bordo bulamacı kullanılmalıdır.

 

Kaynaklar

Anonim, 2011a. Zeytin Entegre Mücadele Teknik Talimatı, T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü, Bitki Sağlığı Araştırmaları Daire Başkanlığı, Ankara 2011. 107s.

Anonim, 2008b. Zirai Mücadele Teknik Talimatları, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Bitki Sağlığı Araştırmaları Daire Başkanlığı, Ankara 2008. Cilt 5. 3001s.

Anonim, 2004c. Olive tree cultivation, Contract number FOOD-CT-2004-505524 Specific Targeted Project TDC Olive Encyclopaedia.

Anonim, 2007d. Production techniques in olive growing, International Olive Council Principe de Vergara, 154 28002 Madrid (Spain), ISBN: 978-84-931663-6-6, 346s.

Alvarez F., Garcia de los Rios J. E., Jimenez A., Rojas A., Reche P. And Troya M. T. 1998.   Phenotipic   variability in different strains of Pseudomonas syringae  subsp. savastanoi isolated from different hosts. European Journal of Plant Pathology 104: 603-609

Basim H ve Ersoy A (2000). Batı Akdeniz Bölgesinde zeytin ağaçlarında Pseudomonas savastanoi pv. savastanoi tarafından oluşturulan bakteriyel dal kanseri hastalığının yayılışı ve hastalık etmeninin tanısı. Türkiye 1. Zeytincilik Sempozyumu 310-315. 6-9 Haziran 2000, Bursa

Smidt M. and Kosuge T. 1978. The role of indole-3-acetic acid accumulation by alpha methyl tryptophan resistant mutants of Pseudomonas savastanoi in gall formation on oleanders. Physiological and Molecular Plant Pathology 13:203-214

Surico G., Comai L. and Kosuge T. 1984. Pathogenicity of strains of Pseudomonas syringae pv. Savastanoi and their indolacetic acid-deficient mutants on olive and oleander. Phytopathology 74: 490-493

Iacobellis N. S., Sisto A., Surico G., Evidente A. and Di Maio E. 1994. Pathogenicity of Pseudomonas syringae subsp. savastanoi mutants defective in phytohormone production. Journal Phytopathology 140: 238-248

Gardan L., David C., Morel M., Glicknann E., Abu-Gorrah M., Petit A. and Dessaux Y. (1992). Evidence for a correlation between auxin production and host plant species among strains of Pseudomonas syringae subsp. savastanoi. Applied and Environmental Microbiology 58: 1780-1783

Mırık M. ve Aysan Y. 2011. Marmara Bölgesinde Zeytin Dal Kanseri Hastalığının Yaygınlığı ve Pseudomonas savastanoi pv. savastanoi İzolatlarının Fenotipik ve Genotipik Karakterizasyonu. Tarım Bilimleri Dergisi Journal Of Agricultural Sciences 17 (2011) 279‐290

http://www.tarim.gov.tr/TAGEM/Belgeler/yayin/005_zeytin.pdf

http://www.cabi.org/isc/datasheet/45004

http://www.pseudomonas-syringae.org/