Vikingler

Yazar : Berk YÜKSEL

Vikingler için hiçbir şey unutulmaktan daha kötü olamazdır.

“Vikingleri Viking yapan büyük kuzey rüzgârıdır.” Eski Norveç Deyişi

 

“Vikingler veya Norslar İskandinavyalı korsan ve tüccar kavimdir. Yılın büyük kısmını denizlerde geçirmiş olan savaşçı bir halktır. 8-11. yüzyıllar arasında kuzeybatı Avrupa'da birçok yeri fethetmişlerdir.” Vikingler, sekizinci ve onikinci yüzyıllar arasında dünyanın en çok korkulan savaşçılarındandır. 

 

Vikingler için hiçbir şey unutulmaktan daha kötü olamazdır. Başkalarının saygısını kazanmak Vikingler için servetlerin en değerlisidir.  Vikingler tanrılarına tapmıyorlardı, onların gözünde tanrılar da kendilerininkine benzer sıkıntılarla başa çıkma gayreti içindeydiler. Onların ideali kendi kendine yetmeyi bilmekti, güçlükler karşısında direnmek, sarsılmamak, yıkılmaz olmaktı.

 

“Vikingler “marjinal” olmaktan kıvanç duyan ilk insan topluluğu idi. Vikingler tüm korkulara meydan okumayı başarmıştı, çünkü, asi bir halk olarak, öngörülemeyen karşısında duyulan korkuyu doğal bir esin kaynağına çevirmenin yolunu keşfetmişlerdi.” 

 

"Onuncu yüzyıla kadar, Jom-Viking'ler adı verilen bir pagan dinsel örgüt İskandinavya'da etkinlik göstermişti. Bu örgüt, çok sıkı bir disiplin altında yaşayabilen, cesaretleri kanıtlanmış müthiş savaşçılardan oluşuyordu. Savaş alanında can vererek, Valhalla'ya gitmek ve orada Woden'e (Odin) kavuşmak en büyük arzularıydı. Norman'ların İngiltere'yi fethetmeleri ile sonuçlanan Hastings Savaşında kendilerini pek kanlı bir biçimde kanıtlayan "Carles Birlikleri"nin kurucusu da, eski bir Jomsburg kardeşliği komutanı olan Kral Sweyn Forkbeard idi. Üstelik birçok Avrupalı soylu Norman kanı taşıyordu. Onikinci yüzyılda, bir tür kahramanlık şiiri olan "chanson de geste"ler bu savaşçıların pagan ülkülerini dile getirmeye devam ediyordu: fizik güç, yağmacılık ve intikam hırsı." 

 

“Thule Örgütü de tarihsel köklerini 13. Yüzyılda Vikinglere kadar götürür. Cermen (Töton) Şövalyelerine kadar indirilen örgütün adı Thule Kornen’den gelir. Thule, İzlanda efsanelerindeki batık bir kıtanın adıdır. Ayrıca, Grönland’ın batısında, halen Thule kenti ve Thule hava alanı bulunmaktadır. Kornen ise, hem yarımada ve hem de “boynuz” anlamına gelmektedir. Thule Kornen, Thule Yarımadası anlamına gelmekle beraber, Thule kentinin gerçek adı Qaanaak'tır. Thule Örgütü’nün sembolü, çift boynuzlu Viking miğferidir.”

 

Vikingler, toprağın birleşimi ve yaşamı olarak, ağacı köken bir damar olarak kabul ettikleri şekilde süslerlerdi. Çam ağacını sembolik anlatımların arkasında, bereketin simgesi olarak geçmişte olduğu gibi diğer inançların kabulü içinde günümüzde de kutlanarak geleneksel duruma gelmiştir.

 

Antik çağların denizcileri mevcut astronomi bilgilerini yol tayin etmekte kullanıyorlardı. Gündüzleri güneşe, geceleri de "Stella Marris" (Deniz Yıldızı) diye anılan Kutup Yıldızına bakıyorlardı. Kapalı havalarda Vikinglerin şeffaf kristallerle ışığı polarize ederek güneşin yönünü tayin ettiklerini sanılır.

 

Vikinglerin inancına göre, “Baş Tanrı Odin ya da Hella’nın beyaz atına binerek göklerde dolaştığına inanıldığından, bir evin sakinlerinin ruhlarını Odin’ninı beyaz atının sırtına alarak başka Dünyaya götürmesi için, çatıdaki ana merteğin her iki başı, at başı biçiminde işlenirdi.

 

Viking adı muhtemelen Eski Norsça vik (dere) sözcüğünden ya da Eski İngilizce wic (kamp) sözcüğünden türemiştir. Nors ise Eski Norsça noord (kuzey) sözcüğünden türemiştir. Erken dönem İskandinav dillerinde "vikingr" sözcüğü “korsan” anlamına gelir. 

 

“Varyaglar: İsveçli olan Varyaglar doğuya doğru yayılmış, 11. yüzyılda Karadeniz'e, hattâ İran'a kadar uzanmışlardı. Bunların çoğu Rusya'da, Novgorod ve Ukrayna'da ise Kiev'e yerleştiler.

 

Normanlar: Danimarka ve Norveç Vikinglerinin Fransa'nın Normandiya bölgesine yerleşmiş ve Fransızca dilini benimsemiş olan kısmıdır. Danimarkalı ve Norveç'li olan Normanlar (kuzey adamları) batıya doğru denizleri fethe giriştiler. Usta gemici ve korkunç savaşçı olan bu insanlar İzlanda'yı, Grönland'ı ve Kanada kıyılarını ele geçirerek sömürgeleştirdiler. 

 

İsveç, Norveç, Danimarka, İzlanda, Faroe Adaları, İskoç halkı ve Rus halklarının bir kısmı Viking kökenlidir. Viking ve Frenk soyundan gelen Normanlar 11. yy.da Britanya'yı fethetmiş ve İngiltere'nin en güçlü hanedanı olmuşlardır. Norman fethi, Britanya'nın son fethidir.”

 

Vikingler cenaze törenlerini de ölülerini tahtadan ve içi toprakla doldurulmuş bir kayığa koyup yakarak gerçekleştirirlerdi. İskandinavya'dan çok uzak ülkelere yaptıkları gemiler sayesinde keşifler ve baskınlar yapabilmişlerdir. Ayrıca birçok uzak ülkeyle ticaret yapmışlardır. "Viking" kelimesi eski Norse dilindeki "Korsan baskını" anlamına da gelmektedir. Kristof Kolomb'dan 500 yıl önce kadar yeni kıta Amerika'yı keşfetmeyi başarmışlardır. Kanada'yı M.S. 1000 yıllarında keşfetmişlerdir.

 

Çok Tanrılı dinleri olmasına karşın esas olarak Thor'a yani Yıldırım Tanrı'sına inanırlardı ve onun tam zıttı olan her türlü hayvanın kılığına girebilen şekil değiştiren kötü tanrı Loki'ye inanırlardı. Vikingler özellikle denizcilik ve gemi yapımında ustalaşmışlardı. 16 ila 37 metre arasında manevra kabiliyeti yüksek gemiler inşa ettiler. Bu gemileri suyun üzerinde kolayca yol alabilecek ve kıyıya kolayca çıkabilecek şekilde tasarladılar. 

 

Vikingler doğayla yaşamayı öğrenmişlerdi. Evlerinin çatıları çimenlik olurdu ve ısıyı içerde daha çok tutmaya yarıyordu. Önemli bir şahıs öldüğü zaman Vikingler onu kişisel serveti, kıyafetleri ve hatta hayvanlarıyla bir gemiye koyarlar. Bu gemilere mezar da denir. Üzeri çam ağaçlarının yapraklarıyla kaplanan bu gemi ateşe verilerek denize salınırdı.

 

“Berserk” kelimesi de Vikinglerden gelmektedir. Vahşi savaşçı “Berserk” karanlıklardan gelen (Berk kelimesi ile de köken biriliği vardır – sert, katı, sağlam, güçlü, hızlı, şimşek) ayı veya kurt postu giyen, İskandinav ve Cermen efsanelerinde adı geçen cesaret ve kuvvetiyle meşhur savaşçılardır. Berserkler savaş meydanına tamamen zırhsız olarak çıkmaları ve karşılarına çıkanları acımasızca öldürmeleri ile ünlüdürler. “Avrupa’da bazı savaşçılara da "Berserker" denir. Bu sözcüğün kelime anlamı "gömleksiz"dir (bare sark). Savaşma hevesiyle yanıp tutuşan bu berserker’in bir boğa kadar güçlü olduğunu ve savaşmak için herhangi bir zırh ya da giyeceğe ihtiyacı olmadığına inanılırdı.” 

 

“Sanıldığı gibi sadece yağma ile uğraşan bir topluluk değildirler. Yeni araştırmaların ışığında Vikinglerin ticarette de usta oldukları saptanmıştır. Gemilerini sırtlayıp yan nehre taşımaları ve oradan devam etmeleri dâhiyanedir. Bu gemiler iskelete sahip olmadığı ve gerdirme denilen bir sistem ile yapıldığı için son derece hafif olmaktadırlar ve sığ sularda kolaylıkla gidebilmektedir.”

 

“Onurlarına son derece düşkün bir halktı. Vikingler, drakkar isimli ünlü gemileriyle işgallere çıkardı. Viking kültüründe savaşta elinde kılıcı olarak ölmek gerekliydi, çünkü Vikingler öldükten sonra Odin'in cenneti olarak bilinen Valhalla'ya gidebilmeleri için elindeki kılıçlarla ölmeleri gerekirdi.” 


İskandinavya mitolojisi olarak bilinen Vikinglerin inançlarıyla, Yunan mitolojisi olan antik yunan inançları arasında ki en büyük fark, Yunanlıların tanrılarını tapılacak bir tanrı olarak görmesine karşın Vikingler kendi tanrılarını dost, arkadaş ve yol gösterici olarak kabul ederlerdi. 

 

Deniz savaşı sırasında gemileri bir araya toplayıp birbirine bağlayarak, yüzen savaş platformları oluşturan usta denizcilerdi. İngiltere’de York, İrlanda’da ise Dublin gibi büyük kentler, aslında ilk kurulduklarında yerel halkın Vikinglerle buluşup mal değiş tokuşu yaptığı ticaret merkezleridir.

 

Ragnarök; İskandinav mitolojisinde son gündü. Vallhalla’ya gidecekler için son uyarı. Midgard ejderinin ortaya çıkıp her şeyi yıkacağı gün yani kıyamet günü. İskandinav mitolojisi en genel anlamıyla İskandinav topluluklarının Hıristiyanlık öncesi dinleri, inanışları ve efsaneleridir. Danimarka, İsveç, Norveç ve İzlanda gibi İskandinav ülkelerinde yaşayan halkların atalarının kuşaktan kuşağa aktardığı zengin bir mitos öykü ve masal dağarcığı vardır. İskandinavya’da tapılan tanrılara ilişkin efsanelerin yanı sıra ‘Saga’ denen ve kahramanların haydutların, hayaletlerin, canavarların deniz krallarının köylülerin cücelerin aşk ve serüvenlerinin anlatıldığı öyküleri de vardır. İskandinav mitolojisi günümüz dünyasında mitoslarda geçen tanrılar ve simgeler yönüyle oldukça bilinir bir durumdadır.

 

“İskandinav mitolojisinin en önemli farkı tanrılarının ölümlü olmasıdır. İskandinav tanrıları insana benzemekle birlikte dev boyutluydu. Bu tanrılar yer uyur doğar ölür sever nefret eder korkar ve kederlenirdi. Başarılı olduğu kadar başarısızlık da gösterebilir savaşta yenilebilirlerdi. Tanrılar ancak Idunn’un(gençlik tanrıçası) elmaları sayesinde Ragnarok’a (kıyamet tanrıların alacakaranlığı ya da büyük savaş) kadar yaşayabilmektedir. Her kültürde olduğu gibi İskandinav kültüründe de bir yaratılışdünyanın varoluşuna dair bir mitos vardır.” 

 

“Dünya yaratılmadan önce sadece Ginnungagap adı verilen bir uçurum vardı. Ginnungagap’ı Mısır mitolojisindeki Nun, Yunan mitolojisindeki Kaos olarak da görebiliriz. Dünya daha var olmadan önce 11 nehir akan Niffleheim’da ölüm var oldu. Niflheim’ın güneyinde başka bir sıcak dünya daha oluştu; Muspell; devlerin koruduğu yer. Devler buraya Stur yani Siyah dediler. Niflheim’ın nehirleri donmuştu. Bu nehirlere Ginnungagup dendi. Günün birinde Muspell’deki kıvılcımlar nehirlerin üzerine düştü ve nehirleri eritti. Muspelheim’dan çıkan ateşler Niflheim’dan çıkan buzları eritti ve oluşan sihirli sudan ilk yaratık meydana geldi: dev Ymir. Ymir ne erkek ne de dişiydi fakat buz devleri sülalesinin atası oldu. Diğer devleri “terleyerek” yarattı. Vücudunu oluşturan sihirli sular koltukaltları eriyince aktı ve bunlardan diğer devler oluştu. Bir süre sonra çiftleşmeyi öğrenen bu devlerin çocukları oldu. Bu çiftleşmelerin en önemlisi Bor ile Besta’nın çiftleşmesidir. Bor ve Besta’nın üç çocukları oldu; Odin Vili Vé. Bu üç kardeş kendilerine bir dünya yaratmak isteyip devlerin saldırısına uğradıkları zaman Ymir’i öldürdüler.”


“Bu öykülerden birine göre de başlangıçtaki boşluk ve kargaşadan sonra önce tanrılar yaratıldı; sonra koca bir devin gövdesinden dünya oluştu. Devin dünyanın köşelerinde duran dört güçlü cücenin omuzlarında taşınan kafatası gökyüzüydü. Dünya yassıydı ve dünyayı kuşatan okyanusun dibinde yılan Jörmungand yaşıyordu. Dünya büyük dişbudak ağacı Yggdrasil’in üzerinde duruyordu. Bu ağacın en üst dalları Asgard’a değiyor yeraltındaki kökleri Mimir’in kuyusundan ya da insanların yazgılarını belirleyen Nornlar’ın pınarından sulanıyordu. İnsan ırkı tanrıların ağaç kütüklerinden biçimlendirdiği Askr ve Embla’dan türemişti. Ragnarök yani “tanrıların alacakaranlığı” dünyanın sonuna ilişkin bir öyküydü. Loki ve kurt Fenrir zincirlerinden kurtulacak devler Asgard’a saldıracak ölüm gemisi dehşet salacak Jörmungand yılanı denizden çıkacak dağlar titreyecekti. Tanrılar ve düşmanları arasındaki son savaşta herkes birbirini öldürerek yok olacak tüm dünya ve üzerindeki insanlar ateşte yanacaktı. Ne var ki bu mutlak son değildi. Bir süre sonra yeni bir çağ başlayacak Balder dirilecek ve eski dünyanın küllerinden yeni bir dünya oluşacaktı.”


“İskandinav tanrıları üç grupta toplanır; Aesir (tanrılar) Asynjur (tanrıçalar) ve Vanir (hem tanrı hemde tanrıçalar). Tanrıları Vanirler zenginliği ve bereketi sembolize ederler. Denizi ve toprağı yönetirler. Vanes tanrıları insanlar arasında en çok rağbet görülenlerdir. Onlar toprağı, zenginliği, aşkı, yani dünyevi ihtiyaçları temsil eder. Toprağa ve onun üzerin de yaşayan canlılara sağlığı ve mutluluğu getirenlerdir.”

 

“İskandinavyalılar birçok tanrıya tapıyorlardı. Ayrıca cinler, rüzgâr ve ateş devleri gibi tuhaf ve güçlü yaratıklara da inanıyorlardı. İlk tanrının adı Buri idi. Ymir’in ve Buri’nin yaratma güçleri vardı. Yalnız kalmamak için kendilerine eşler bu eşlerden de çocuklar yarattılar. Tanrıların ve Devlerin soyu Ginungagap içerisinde üremeye başlamıştı. Bu iki ırkın birleşiminden ise üç büyük tanrı doğdu. Odin, Vili ve Ve. Bütün tanrılar ve devler Odin’in bu zamana kadar doğmuş en güçlü canlı olduğunu anladılar ve ona saygı gösterdiler. O geleceğin ve geçmişin ve insanların babası idi. Midgard’da bir sabah Odin kardeşleri Hoenir ve Lodur deniz kıyısında dolaşmaya çıktılar. Sahilde yanyana duran iki ağaç ile karşılaşdıklarında bu ağaçları ilk insanlara dönüştürmeyi karar verdiler. Erkeğin ismi Ask kadınınki ise Embla idi. Lodur onlara fiziksel güzellikleri, Hoenir hareket yeteneğini, Odin ise duyguları verdi. Sonunda Ask ve Embla birleşerek insan ırkını oluşturdular ve önlerindeki yolda ilerlemeye başladılar. Ancak Odin onların kaderini o anda yazmıştı. Bütün İnsan ırkı devlerle yapılacak son savaşta Ragnarök’ta Odin’in yanında savaşacak ve yok olacaktı… İnsanın yaratıldığı esnada devler çoğalarak Ymir’in öcünü almak için and içiyor ve kendilerini intikam duyguları ile besliyordu.”

 

“Her şey tüm insanlık ve bizim bildiğimiz manadaki varoluş bir cinayetle başladı. Odin ve kardeşleri Vili ve Ve ilk varlık Ymir’i öldürdüğünde başladı. Bu cinayetin sebeplerini hiçbir saga anlatmaz. Ymir’in vücudu dünyanın topraklarına vücudundaki su denizlere ve vücudundaki kan kaynayan lavlara dönüştü. Dünya artık oluşmuştu. Bu oluşumu Odin doğduğu günden beri biliyordu. Bu kaçınılmaz olan idi. Sıra devlerde idi. Odin ve kardeşleri tüm devleri öldürmek için yola koyulmuşlardı. Sadece Bergelmir ve ailesi bu katliamdan kurtulabilmişti. Kaçmışlar ve saklanmışlardı. Bundan sonra kendilerini ve çocuklarını intikam hırsı ile büyüttüler. Bir gün gelecek intikamlarını alacaklardı. Bunu Odin’de biliyordu…”

 

Toplam dokuz dünya (âlem) vardır:

Muspelheim (Ateş ve ısı)
Niflheim (Buhar ve duman ki Ejder Nşdhug’un eviydi burası)
Helheim (Karanlığın ve acıların dünyası)
Jotunheim (Devlerin yaşadığı dağlardan ibaret olan âlem)
Asaheim (Asa tanrılarının yaşadığı âlem)
Vanaheim (Vane tanrılarının yaşadığı yer)
Alfaheim (Beyaz alfların (elf) yaşadığı âlem)
Svartalfaheim (Siyah alfların (Kara elfler)dünyası)
Mannaheim (İnsanların yaşadığı âlem (Midgard Mannaheimde bulunur) 

 

“Yggdrasıl; (Kader Ağacı). Ağacın altındaki dişi olarak tarif edilen kader kuyusunda insan yaşamının yönü tayin edilir. Ağaç iki kökten destek almaktadır; köklerden biri yeraltı dünyasına uzanır (Hel) diğeri buz devlerinin dünyasına ve sonuncusu insan varlıklarının dünyasına Tüm dünyanın refahı Yggdrasil adlı bu ilkel ağaçla ilişkilidir. Yggdrasil kutsal ağaç İskandinav mitolojisinin ana çizgisi hatta bu mitolojide hayatı ve yaşamı temsil eden yegâne semboldür. Yaprakları ve dalları görünmez bir biçimde tüm gökyüzünü ve evreni sarar kökleri de dünyanın her yerine ve en derinlere sıkı sıkıya tutunmuştur. En büyük kök tanrıların konakladığı Asaheim âlemindedir. Kutsal ağaç Yggdrasil Hvergelmir Mimir ve Urdar adlı üç kaynaktan beslenir bu kaynaklar ağacın hayatta kalmasını sağlarlar ve de onların varlığı sadece ağaçla mantık bulur. Urdar`in etrafında üç kadın oturur. Urd yani geçmiş Vervandi: şimdiki zaman ve son olarak Skuld yani gelecek. Bu üç kadın zamanın gerçek hâkimleri ve her şeyi bilen her şeyden haberdar olanlardır. Burada İskandinav mitolojisinin panteist kısmı ön plana çıkar bu üç kadın tanrı değillerdir sadece doğa tarafından yaratılmış üç nesnedir ancak tanrıların tanrısı bilge Odinden daha bilgedirler! Onlar kaderleri bilenlerdir tanrıların kaderlerini bile! Kader ve zaman kavramları İskandinavların en önem verdikleri iki kavramdır. İskandinav halkı (prehistorik çağlardan Viking dönemine kadar ) kaderci bir halktır yani kadere inanırlar ölüm zamanları daha önceden yazılmıştır ve bundan kaçmak imkânsızdır ancak buna rağmen kaderlerini yenmek için ölümüne savaşırlar bir şeye karşı savaşmak ve kazanmak İskandinav mitolojisinin en önemli olgularındandır. Kutsal ağaç Yggdrasil bile her gün hayatta kalmak ve evrenin düzenini korumak için savaş vermektedir.”

 

Özgün ve özel bir topluluk olan Vikingler halen birçok yayın ile incelenmekte; geçmişten günümüze gelen kültürleri, mitleri, efsaneler çağımızda da yaşamaktadır. Tarihe damga vurmuş, cesaretin temsilcileri her dönem saygı ile anılmıştır…

 

"960 yılı civarında Hıristiyan misyonerler İskandinavya’yı istila edip Vikingleri tehdit ettiler: “eğer pagan adetlerini sürdürürseniz sonsuz ateşin yandığı cehenneme gidersiniz.” diye… Vikingler bu güzel haber için teşekkür ettiler. Zira onlar soğuktan titriyorlardı, korkudan değil." “Los hijos de los dias” ("ve günler yürümeye başladı")  adlı kitabında Eduardo Galeano'nun yazdığına göre, topraklarına gelip onları tehdit eden Hıristiyan misyonerlere "sizin yaptığınız gider, bizim hoşumuza gider…" demişlerdir.

 

Kaynakça:

“İNSANLIĞIN MAHREM TARİHİ”; Theodore Zeldin

“Tampliye Şövalyelerin KuruluşuDerleyen: Thamos 

http://tr.wikipedia.org/wiki/Vikingler 

http://askmen.mynet.com/yasam/aktuel/11010-vikingler-hakkinda-bilmediginiz-10-sey.html

http://tr.wikipedia.org/wiki/Thor

http://tr.wikipedia.org/wiki/Odin

http://insanveevren.wordpress.com/2011/05/23/iskandinav-viking-mitolojisi/  

“Cermen Tanrı ve Kahramanlarının Efsaneleri”; Reiner Tetzner 

 “Antik mitolojide kim kimdir”; Gerhard Fink 

 “Focus dergisi”; Mart 2005

 “İskandinav Mitleri”; R. I. Page
“Tanrı’nın tarihi”; Karen Armstrong
“Yüzyılların gerçeği ve mirası”; Server Tanilli
“Büyük Larusse” 11. Cilt. - 16.CİLT