Dalgalı Denizde Yüzmeyin

Yaz geldi artık fırsatı olanlar için tatil zamanı. Tatil demek genellikle sahil demek deniz demek.

Yaz geldi artık fırsatı olanlar için tatil zamanı. Tatil demek genellikle sahil demek deniz demek. Deniz demek te elbette yüzmek demek oluyor. Başlığa da bakarsanız hoca bu sefer de denize gidin ama denize girmeyin diyecek demiş olmalısınız. Elbette denize girmenin de şartları var. Gençlik çağlarımızda bize ilk gün güneşe az çıkın denize daha kısa süre ile girin zamanla güneşte ve denizde kalma süresini uzatın derlerdi ama tam da tersi olurdu. İlk gün saatlerce girilir kıpkırmızı deri ile eve gelinir evde de ne varsa deriye sürülürdü. Faktörlü güneş kremleri diye bir şeyin varlığı bilinmezdi ki, olsa olsa kızarmış deriye yağ sürülür, yoğurt sürülür o da zamanla kuruyunca bir başka dert ortaya çıkardı. Bunlar geçici ve de çaresi olan dertlerdi. Karadeniz’e gidildiğinde de en sevdiğimiz süreç dalgalı deniz olurdu. Dalga kırılmadan kendinizi suya bırakırsanız dalga sizi metrelerce sürüklerdi, eğlencemizin en güzel yanı bu idi. Bu dönemleri her nasıl ise atlatmışız bir şekilde bilmeden farkına varmadan. Bırakın bizi ailelerimiz de bilmezdi ki bu tehlikeyi, bilseler bizi denize bırakırlar mıydı hiç. 

İşte artık günümüzde bu tehlikeyi biliyoruz ve de her deniz mevsimi gelince uyarıyoruz, aman sakın yapmayın cankurtaranı olmayan yerde denize girmeyin diye.

 

Lafı uzatmadan hemen tehlikeyi tarif edelim.  Deniz suyu normal koşullarda süt liman değil mi? Onu dalgalandıran olay sadece rüzgâr, esecek ki dalga oluşsun. Daha kuvvetli rüzgâr daha yüksek dalga demek. Mesela poyraz esince ta Karadeniz’in kuzey sahilinden Kırım’dan bu tarafa, bize kadar arada hiçbir engele takılmadan esiyor esiyor. Sonuç bizim sahillerde dalga birkaç metre oluyor. İyi de sadece dalga değil ki gelen rüzgâr suyu da bizim sahillere iteliyor ve bizim tarafta su yükseliyor. Su bu yükselip duracak değil, sahile kadar geliyor ama biriken su bir anda ve sahilden başlayarak aniden geri dönüyor.

Sahilde yüzen de sizler ama o farkında değil ki? Bu sahilden başlayan ve sadece birkaç yüz metre süren geri dönüş ani ve de çok hızlı oluyor. Orada yüzen eden varsa onu da alıyor ve açığa sürüklüyor. Bu akıntının adı “Rip Akıntısı”, Türkçeleştirilmiş adı da “çeker akıntı”. Bu akıntının bilincinde olsanız ona karşı bir şey yapmasanız sizi alır en fazla birkaç yüz metre açığa sürükler ve bırakır. Ama bu hiçbir zaman gerçekleşmez ve panik maalesef kapılanı sadece açığa değil hayattan da alır götürür.

 

Bu akıntının şakası yoktur ama ona kapılmamanın çok ta basit çaresi vardır. En basit kural dalgalı denize girmemektir. Ne olacak ki kıyıda güneşlenin. Yarın ertesi gün girersiniz ama kapılır açığa giderseniz bir daha denize giremezsiniz.

Nasıl fark edilir derseniz işte bu aşamada da cankurtaranlar devreye giriyor. Sahilde denize sıfır yerde bu akıntıyı hissedemezsiniz. Ama cankurtaranların yerleri yüksektir ve onlar rip akıntısının oluştuğu yerleri görebilirler. Basit kural düzenli gelen ve sahile yakın yerde köpükler ile kırılan dalgaların bir yerde kırılmamasıdır. Bilin ki orada su geri dönmektedir ve kesinlikle ama kesinlikle denize girilmemelidir.

 

Aman hocam biz zaten diz boyunda yüzeriz de demeyin zaten suyun geri dönüşü oradan başlar. Çocukta can yeleği var dursun orada da sakın ama sakın demeyin elinizden kayar gider, bakakalırsınız. Umarım olmaz ama eğer böyle bir şey olursa sakın koruma kurtarma içgüdüsü ile hemen suya dalmayın akıntı sizi ve de arkanızdan gelen hepinizi alır götürür.

 

Yeterince korku saldığımı düşünüyorum ama eğer dalgalı denizde yüzme planlarınız var ise ben sadece bu tehlikenin ciddiyetine dikkat çekmek istedim.

Şimdi de birkaç veri ile bu rip akıntısına neden olan olayı açıklamaya çalışalım.

Deniz suyu yüksekliği sürekli ölçülür. Ben size şimdi Şile ve Pendik’te yapılan ölçüm sonuçlarını göstereceğim ve olayı veriler ile anlatmaya çalışacağım.

 

Hernekadar yukarıdaki örnek 6 Şubat tarihli bir olay olsa da bu ve benzeri hatta daha da kuvvetli rüzgârlar yaz döneminde de sık sık izlenmektedir.  Rüzgârgülü bize 6 Şubat günü rüzgârların KB (Kuzeybatı) yönlerinden sert estiğini göstermekte. Rüzgâra bağlı su hareketi nedeni ile bizim sahillerimizde hem dalga yüksekliği artmış hem de su seviyesi normalden 55 cm yukarıya çıkmış yani deniz seviyesi yükselmiş. Aynı rüzgâr Pendik sahilinde ise deniz suyunu açığa itelemiş deniz yüzeyi dümdüz ve su seviyesi de sıfıra düşmüş. Eğer Bandırma’da aynı ölçümler yapılsa idi aynı gün orada da su seviyesinin en az 40-50 cm yükseldiğini görecektiniz.

 

Özetle, Karadeniz’de poyraz var ve rüzgâr dalgalar ile bizim sahilleri dövmekte ve elbette su yüksekliği de artmış durumda. Poyraz Marmara’da da tam tersine Pendik tarafında suyu almış ve Bandırma tarafına götürmüş. 

İşte gördünüz mü aradaki farkı. İşte bu fark dalga alan yerde suyun yükselmesine neden olur ama bu su mutlaka ama mutlaka geri dönecektir ve eğer siz oradaysanız sizi de alıp götürecektir. Yani böyle bir rüzgâr esiyor ise o gün tüm Batı Karadeniz’de örneğin Şile’de veya Marmara’da Bandırma’da deniz dalgalı olur, böyle bir günde denize girmek hayat ile kumar oynamak gibi bir şey olurdu.

Nasıl fark ederiz de gelelim. Yine bir görüntü ile açıklamaya çalışalım. Yabancılar bunu görsel olarak topluma tanıtmak için boya ile deney yapıyorlar. Bakın düzenli dalgalar gelirken bir yerde dalga kırılamıyor. Kıyıdan bırakılan renkli boyanın çeker akıntı ile nasıl açığa gittiğini görüyorsunuz. İşte havadan fotoğraf çekince hemen fark edilen bu akıntı kumsalda güneşlenirken pek kolay fark edilmez ama birkaç metre yüksekte oturan cankurtaran hemen bunu görür. Ama bizim toplum cankurtaranların yasaklamalarına ikazlarına rağmen inatla denize girer, hatta cankurtaranlar ile polisiyelik olur inatla bize bir şey olmaz diye denize girer ve hayatını kaybeder. Dedim ya hiç affetmez. Kapılırsanız deniz sizi biraz açığa taşır bırakır.  Çeker akıntıya karşı asla yüzemezsiniz ama yan tarafa yüzerseniz kurtulma şansı vardır ama panik sizi aramızdan alır götürür.

Ben 15 sene bilfiil denizlerle uğraştım ve edindiğim tecrübe ile ona saygı duymayı öğrendim. Ben sahilde yüzersem açığa doğru yüzmem, sahile paralel yüzerim. Ne olur ne olmaz. Ayağım istediğim zaman yere bassın.