Nur, Mügemmel ve Nebalet : Ekşi Maya

Yazar : Müge GÖKSOY
Konu : Gastronomi

Ne zamandır bir rüzgâr var, doğalı yakalamak, doğala dönmek adına. Bu rüzgârın adı EKŞİ MAYA.

Ne zamandır bir rüzgâr var, doğalı yakalamak, doğala dönmek adına. Bu rüzgârın adı EKŞİ MAYA. İnternet ortamında yerlisinden tutun da yabancısına kadar yığınla video, tarif, paylaşım. Bazıları öyle bir anlatıyorlar ki zannedersiniz beyin nakli ameliyatı yapılacak. Ben de bir süre bu rüzgâra kapıldım gittim. Onu oku, bunu izle derken, zorluğu (!!!) karşısında panikledim ve yapmaya bir türlü elim ermedi. Ya yanlış yaparsam korkusu sardı. Oysa bir an önce ekşi mayam olmalıydı ki, Kıynaşık Fırın'cığım (*) öyle boş boş beklemesin. Ekmeklerle dolsun taşsın, etrafı misss kokular sarsın.

Önce piyasada çok bilinen bir markanın ekşi mayasını aldım. Bir kaç ekmek denemesini onunla yaptım. Kötü mü oldu? Hayır. Ama benim istediğim bu değildi. Maya olsun ama benim olsun...

Sonunda cesaretlendim ve edindiğim bilgiler doğrultusunda, steril cam kavanoz, tahta kaşık, pamuklu ince bir kumaş, tam buğday unu ve ph değerleri tam istenilen düzeyde suyumu hazır ettim. Malzemeleri kavanozun içine koyup karıştırdım. 

Ne heyecan anlatamam. Yemin ederim gece rüyama girdi. Gördüğüm rüyada, mayalanma olmuyor, ben  balçık gibi bir karışımın içinde boğuluyorum filan... Rüyalar tersine çıkarmış yorumu da koca bir yalanmış. Olmadı işte, karışım fermente olmadı. Üzeri iki parmak su, altı unlu bulamaç. Elbette döktüm doğal olarak. Etrafa yayılan pis koku da cabası. O kokuyu duymamak için nefes alamıyorsunuz. Belki o zaman boğulma ihtimali olabilir, rüyamdaki gibi.

Bu ilk deneme beni epey bir hayal kırıklığına uğrattı. '' Demek anlattıkları kadar varmış, bu iş gerçekten zormuş '' dedim. Uzunca bir süre nadasa bırakılmış tarla gibiydim. İkinci bir denemeye elim gitmedi. Ama aklımda fikrimde hep ekşi maya.

Bir gün beynimde bir şimşek çaktı. Anadolu' daki kadını düşündüm. Yok steril edilmiş cam kavanoz, yok metal değmeyecek... Geç bunları Müge, geç. İçgüdülerini devreye sok ve stresini def et. Ekşi mayalı ekmek, Anadolu kadınının her an, her şartta yaptığı, ununa kuyudan su çekip kattığı, çoluğunu çocuğunu doyurduğu ekmek. 

Nedir bu artistik pozlar? Hele bir de o '' sevgini de katacaksın, sevgimi kattım '' lafları yok mu? İnsan sinirden, gerginlikten mutfak dolap kapaklarını tekmelemek isterken, sevgisini nasıl katsın? Ben yaptığım yemeklere duygularımı katıyorum. Öfke patlaması yaşarken de yaptığım yemekler, yiyenin damağında lezzet patlamasına yol açıyor diye düşünüyorum. Ne o öyle, sanki kafanda hare ile dolaşıyormuşsun gibi davranmak her dakika.  Bunları yazdım diye de beni deli bozuk biri sanmayın sakın, gönlün yazı var, kışı var  değil mi?

Neyse, ikinci denemeye hazırım. Aldım kavanozu elime (İçini kaynar suyla çalkalamadan edemedim yine), belli oranlarda ununu, suyunu koydum. Ve sanki bütün internet ortamı tarifçileriyle inatlaşırcasına metal kaşığı daldırdım içine bir güzel karıştırdım. Ohh... ben yaptım oldu. Ertesi gün sabah akşam besledim bir güzel. Üçüncü günde sabah akşam besledikten sonra, dördüncü gün tek bir baloncuk görmek umuduyla açtım üzerini. Obaa... Ne tek baloncuğu, tam tamına beş baloncuk var üzerinde. Sevinçten çıldırmış halde ev halkına kavanozun içini göstermeye başladım. Nedense çok anlamsız ve boş boş baktılar bana. Bilemezler tabi neler çektiğimi, o anki ruh halimi. Başarısızlıklarımı kendime saklamayı tercih ederim  genellikle.

Artık ''mayam'' diyebilirim. Biz dört kişilik bir aileyiz. Ailemizin beşinci ferdi sevgili köpeğimiz Bart. Eee, bir de mayam oldu şimdi, ailenin altıncısı. O da yaşıyor, canlı, sabah akşam besleniyor. Ona da bir isim vermeliydim. İsim üzerinde çok uzun düşünmedim açıkçası. Mayanın, güçlü, tutuğunu koparan, zorluklar karşısında yılmayan, tatlı mı tatlı bir yapısı olmasını istediğime göre vereceğim tek isim “NUR” oldu tabii ki. Anacığımın adı. Sadece anneme söylerken biraz zorluk çektim, beni yanlış anlamasından korktum. '' Anne, ekşi mayama senin adını verdim '' demek pek kolay olmasa gerek. Ama nedenlerini açıklayınca hoşuna gitti doğrusu...

Nur adını verdim vermesine de benim için farklı ruhsal durumlar çıktı ortaya. Beslemeyi unutursam sanki annem aç kalacakmış, annemi ihmal edecekmişim gibi. Elimde kavanoz, bütün evi gezer oldum. Burası esiyor, burası serin, hah burası kuytu. Anlayacağınız ekşi maya insana kafayı yedirtiyor. Hele bir de canınızdan çok sevdiğiniz birinin adını verirseniz ona.

Tam hatırlamıyorum ama dokuzuncu ya da onuncu günün akşamı Nur' cuğumun kavanozuna bir işaret koydum. Fermantasyon durumu nasıl, iyi kabarıyor mu? Sabah ne göreyim, Nur coşmuş, aşmış kendini. 

Artık ekmek yapabiliriz demek. Urla' da taş değirmen var. Muhteşem unlar yapıyorlar. Koşa koşa değirmene gittim, tam buğday unumu aldım. Uzun süreli ve serin yerde mayalanmak üzere ekmek hamurumu hazırladım.

Kıynaşık Fırın' ımın dumanını tüttürdüm. Ekşi mayalı ekmeklerimi dizdim içine. O kokuyu size nasıl anlatsam bilemem ki... Ekmekler nar gibi kızardılar ve sıcakken bolca tereyağını içlerine almayı hak ettiler. Sonra da bizim midelerimize afiyetle yerleştiler. 

Nur' u tam buğday unu ile yapmıştım. Beyaz unla da maya yapmak istediğim için hemen ikinci bir maya oluşturma işlemine başladım. Artık stres yok, panik yok, ohh rahatım. Mayam ikinci günün sonunda baloncuklar çıkarmaya başladı, mükemmel... Oldu bu iş. O da bir isim hak etti bu durumda. Vee ona ”MÜGE”MMEL adını verdim. Ama bu adı herkese söylemeye çekindim, utandım az biraz. Narsist, megaloman kadın diye etiketlenmemek için. 

Şimdi bir de “NEBALET” im var. Rahmetli anneanneciğimin adı. Anneannem güçlü, kucaklayıcı, gönlü bol, aydın, tam bir cumhuriyet kadınıydı. Bütün bu özelliklerinin yanında da son derece disiplinli ve otoriter bir insandı. Başladığı işi asla yarım bırakmazdı. Işıklarda uyusun canım benim, çok özledim onu çok. Hayatta olsaydı '' Anneannecim, çavdar ekşi mayamın adı Nebalet '' diyebilir miydim acaba ..?