Kadınlar ve Toplum
DoÄŸum günleri de dâhil olmak üzere bütün kutlanan günler bana çoÄŸu zaman anlamsız ve yapay gelmiÅŸtir. Zorlama tebessümler ve sıkıntı veren hediye seçimi süreci, yapay gülümsemelerden fiyonk ÅŸeklini almış dudaklar. En kötüsü de alınan hediyelerin çok da beÄŸenilmemesine hatta hediyeleri alan kiÅŸilerden de pek haz edilmemesine raÄŸmen minnettar bir yüz ifadesi takınarak karşı tarafın da algılayabileceÄŸi bir sahtelikte uzun uzun teÅŸekkür etmek. Maalesef bu tür günlerin sayısı da hızla artmakta: 'Sevgililer Günü', 'Kadınlar Günü', 'Babalar Günü'... Ben çocukken mesela babalar günü falan yoktu. Babalardan gelen yoÄŸun talep üzerine böyle bir günün konduÄŸunu da sanmıyorum. Çünkü erkekler kadınlara göre daha rasyonel varlıklardır. Toplumumuzdaki kadınların çoÄŸunun çalışmadığını düÅŸünürsek, kendilerinin verdiÄŸi harçlıklarla alınan hediyeleri gören babalar niye duygulansınlar ki zaten. Aslında çoÄŸu zaman bu durum anneler için de geçerli. Annelerin de pek duygulandığını zannetmiyorum, çocukları istedikleri hediyeler konusunda açıktan ya da gizliden gizliye yönlendirip babalara masraf açmak minvalinde gerçekleÅŸen hediye niye, kimi duygulandırsın ki?! “Bana hatırlanmak yeter, bir demet çiçek en güzel hediye” zırvalarını söyleyen anneler hele, en çok beklenti sahibi olanlardır. Al bir demet çiçeÄŸi de ne oluyor gör!

Annelerin çoÄŸu için iyi evlat, hayırlı evlat kavramı çocuk üzerinde kurdukları hegemonyanın ÅŸiddetiyle paralel gidiyor. Hegemonya kurma yeteneÄŸi önemli bir silahtır. Toplumsal olarak kabul edilebilir bir düzlem olan çalışma hayatı içinde insanoÄŸlunun ve tabii kadınların baÅŸarma, yarışma ve kazanma içgüdüsünü tatmin edebilecekleri bir düzlemden, imkânlardan ve anlayıştan mahrum olan bizimki gibi toplumlarda, kadının elindeki bu silah daha tehlikeli hale gelir. Çünkü nasıl kullanacağını bilemez. Bunu bilmediklerinde de kadınlar ne yazık ki ihtiyaçlarını, sahip olduklarını zannettikleri eÅŸyaları, malları, mülkleri, kocaları ve çocukları yarıştırarak tatmin etmeye çalışırlar. Annelik en önemli avantajı saÄŸlar bu noktada. Annelik sosyal bir rol deÄŸildir biyolojik, psikolojik ve sosyolojik pek çok boyutu vardır. Bu çerçevede çocuk, bir strateji olarak ya da öyle ÅŸekillendiÄŸi için kendi doÄŸruları ile ilgili ebeveynlerine ama özellikle annesine ne kadar rüÅŸvet verirse yani ne kadar onların yaÅŸam görüÅŸlerine yaklaşırsa o kadar prim toplar. Bu rüÅŸvet iliÅŸkisinin özellikle de bizim gibi bu içgüdüsel zincirin kırılamadığı toplumlarda çok vahim sonuçları olur. Nasıl mı? Bizimki gibi toplumlarda kadının sadece kendisine verilmiÅŸ tek görevi ifa etmesi sebebiyle, kadın annelik mertebesinde bir dokunulmazlık kazanır. Baba olmaksa çoÄŸu erkek için hayat boyu sosyal bir rol olarak kalır. Çünkü biri size baba olduÄŸunuzu söyler, siz de çoÄŸunlukla kendi babanıza ya da diÄŸer babalara bakarak baba gibi davranmaya baÅŸlarsınız. İçgüdüsel bir ÅŸey yoktur. “Sanıyorum ben babayım" gibi hisler gelmez kimseye. Hatta bazılarına baba olduklarını söyleseniz dahi bir ÅŸey fark etmez, o sıfatın içini doldurmak için önce insan olarak tekamüliyetinizin yüksek basamaklarında olmanız gerekir. Epey bir yontulmak, törpülenmek ve hayat önceliklerini deÄŸiÅŸtirmek gerekir. Baba olmak hiçbir erkeÄŸin özelliklerine diÄŸer kadınların gözünde de bir olaÄŸanüstülük katmaz. EÄŸer yapılıyorsa, bunca fedakârlık tek bir isteklendirme ile yapılır: çocuÄŸa karşı duyulan sevgi ve sorumluluk. Genelde hiç kimse baba olduÄŸu için hayatını, iÅŸini radikal bir ÅŸekilde deÄŸiÅŸtirmez. Baba olduÄŸundan beri çok deÄŸiÅŸti diye kimsenin arkasından konuÅŸulmaz.

Anne olmaksa hayattaki en iÅŸe yaramaz kadına dahi bir sıfat ve iÅŸlev kazandırır. Çocuk doÄŸurmak ya da yetiÅŸtirmek için çalışmayı tamamen bırakmak kimsenin gözünde anneyi ya da anne adayını bir asalak haline getirmez. Kadın böyle bir ÅŸeydir çünkü. Sanki bir kader gibidir. Ama kadın hem çalışmıyorsa hem de çocuÄŸu yoksa bütün dedikoduların ana malzemesi haline gelir. Çünkü sadece kadın kimliÄŸiyle var olan tek kimlikli bir kadın, kendi taşıdığı yükleri taşımayan bir kadın gördüÄŸünde içgüdüsel bir ÅŸekilde onun hemen canını acıtmak ister. Mesela, genelde mutsuz evliliklerini devam ettirmiÅŸ kadınlar, kızlarından da mutsuz evliliklerini devam ettirmelerini ister. Herkes onun katlandığı her ÅŸeye katlanmalı ve onunla kader arkadaÅŸlığı yapmalıdır. BaÅŸka bir sürüm de boÅŸanmış kadınların durumudur. Onlar da yeryüzündeki bütün evli çiftlerin boÅŸanmalarını içten içe dilerler.
Neden kadınlar böyledir?
İstisnalar olmakla birlikte bu kadın stereotipi çok yaygındır bizim toplumumuzda. EÄŸitim ve yaÅŸam doygunluÄŸu bu tür ilkel duyguları azaltır veya daha ustaca gizlenmesine yol açar bazen de tamamen yok eder. Ama o zaman kadının kimliÄŸi ikinci bir kimlik haline gelir ve baÅŸat kimlik insan olmaya dönüÅŸür.
Kadını sadece kadın kimliÄŸiyle yaÅŸamaya mecbur eden ya da en azından sürükleyen toplumlarda kadın, doÄŸası gereÄŸi kendi çarelerini üretir. İnsan kimliÄŸi güdük bırakıldığı için hastalanır ve kendini tedavi etmek için yöntemler bulmaya çalışır. Patojen duygulardan ve nevrotik belirtilerden kurtulma maksadıyla içini temizlemek, bir nevi “Katharsis” yaÅŸamak ister. Ama ne mümkün?

Geleneksel toplumlarda kadın hep aÅŸina olduÄŸumuz baÅŸarısız tedavi yöntemini uygular. Temizlik saplantısı! Bilinç dışına itilen her ÅŸey kadınların çoÄŸunda görülen temizlik saplantısı ile temizlenmeye, pir-u pak edilmeye çalışılır. Bu noktada temizlik saplantısı aslında bir meziyetten çok bir eziyettir. Kadın rekabet edebileceÄŸi ve bastırılmış kimliÄŸinin yarattığı kötü enerjiyi boÅŸaltabileceÄŸi bir alan bulur ve ona yönelir. Neden temizlik çünkü evin içine dünya sıkıştırmış olan bir kadının alternatifleri sınırlıdır. Neden erkeklerin çoÄŸu pasaklıdır? Çünkü pasak bir insanın ruhunu zenginleÅŸtirir, kendine gerçek meziyetler katmaya yöneltir. Pasaklı insan bu dünyada daha çok deneyim yaÅŸar, daha çok düÅŸünür daha çok hisseder. Çünkü temizliÄŸe ve de baÅŸkalarının evlerini, yaÅŸamlarını incelemeye, konuÅŸmaya pek vakit harcamaz. Hadi bir camları sileyim demez yerine hadi bir Yeats okuyayım der. Pasaklı temizlik gibi en, daha çok, en çok ve en iyi gibi nazariyeler oluÅŸabilecek bir parkurda at koÅŸturmaz. Pasaklılar kendi aralarında kim çok pasaklı, kim en pasaklı gibi ÅŸeyler konuÅŸmazlar. Beyin hijyeni daha mühimdir onlar için. Bu anlamda kadının en aciz gözüktüÄŸü noktadır temizlik saplantısı, acıma duygusu yaratır insanda. Ama bütün kadınlar sadece kendine zarar bir yöntem olan temizlik saplantısı ile yetinmez ruhlarını arındırmak için. Her kadın doÄŸal bir içgüdü ile insan kimliÄŸini tamamlamaya yönelir. Kimi seksapelini ortaya çıkarır gerekli gereksiz, kimi kadın kimliÄŸini tamamen inkâr eder erkek tavırları ve erkeksi bir görünüÅŸü benimser. Kendini hem fizik hem ruh olarak bırakmış kadınların durumu böyledir. Kimi yaÅŸayıp isteyip de yaÅŸayamadıklarını ya da gizli olarak yaÅŸadıklarını aleni olarak yaÅŸayanları kınayarak ahlak timsali kesilir. Bu tip kadınlar toplumumuzda erkekler tarafından “Al bu kadını için rahat evde oturt” dedikleri kadınlardır.

Bu kadın tipi Türk toplumsal yapısına en uygun evrimleÅŸmiÅŸ olan kadın tipidir aslında. Genel anlamda yapan deÄŸil de seyreden, özenen, kendisi yerine baÅŸkası yapınca kınayan ikiyüzlülüÄŸü asırlardır devam ettiren bir toplum olarak problemi teÅŸhis edip çözmek yerine hep inkâr etmek bir alışkanlık haline gelmiÅŸtir. Belki de Türklerin hiçbir konuda insanlık tarihine bir katkı olarak kabul edebilinecek bir baÅŸarının sahibi olmaması mikro düzeydeki hastalıklı sosyal yapının makro düzeydeki bir yansımasıdır. Hastalıklı bir toplumda, saÄŸlıklı düÅŸünceler ve bu düÅŸüncelerin sahipleri, belli bir konuda baÅŸarı elde edenler ya da edebileceÄŸini umanlar kısacası kendi kimliklerini zenginleÅŸtirme ve yaÅŸama olanağına sahip olanlar ya da bu ihtimale inananlar tek kimlikle hayat idame ettirmeye çalışan diÅŸiler ve o diÅŸilerin yetiÅŸtirdiÄŸi erkekler tarafından hedefe konulur. Hatta bu bakış açısı bir kisve altında motifleÅŸip, zenginleÅŸtirilerek iktidara da gelebilir. Bir “öteki” tanımı üzerinden yığın psikolojisini yönetmek, altı tamamen boÅŸ bir özgüven oluÅŸturup bu diÅŸi ve erkekleri saldırganlaÅŸtırmak oldukça kolaydır. Åžapkasının altında kavuÄŸu, abası altında sopası, öküzün altında buzağı saklı olan bir toplumda bu eÄŸilim dini referanslarla güçlendirilerek radikalize olur. Asimov’un da ifade ettiÄŸi ÅŸekliyle “Benim cehaletim senin bilgin kadar deÄŸerlidir.” halini alır. Kadının bütün kimliklerini yeÅŸertebileceÄŸi, besleyebileceÄŸi bir ortam belki de kadının bireysel evriminden öte, toplumların evrimleÅŸebilmesi, geliÅŸebilmesi için elzemdir. Çünkü kadın sadece çocuk doÄŸurmaz, vatandaÅŸları, siyasal sistemleri, iktidarları, bilimi, sanatı yani insanı diÄŸer memelilerden ayıran bütün güzellikleri doÄŸurur ya da kendi esaretinden çıkamayarak hepsini bayağılaÅŸtırır ve yok eder.
GÖRSELLER:
1. http://bit.ly/1KA9onq
2. http://bit.ly/1MyXIBH
3. http://bit.ly/1Dcm01e
4. http://bit.ly/1KA9J9E
YORUMLAR
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.apelasyon.com sorumlu tutulamaz.