Bir Zamanlar Bir Bağcı: Hüseyin Kazım Bey

Yazar : Yüksel SAVAŞ
Konu : Tarım, Tarih

Hüseyin Kazım Bey 2. Meşrutiyet döneminin önemli fikir ve devlet adamlarındandır.

Hüseyin Kazım Bey 2. Meşrutiyet döneminin önemli fikir ve devlet adamlarındandır. Dostları arasında Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Mehmet Akif, Ali Ekrem Bolayır gibi büyük edebi kişilikler yanında mensubu olduğu İttihat ve Terakki Cemiyetinden Talat ve Enver Paşa gibi döneme damgasını vurmuş insanlar bulunmaktadır. 

 

Fotografta Hüseyin Kazım Bey İttihat ve Terakkinin ilk Merkez-i Umumi üyesi  olarak Talat ve Enver Paşa ile birlikte. (ayakta soldan ikinci sırada).(4)

 

 

Hüseyin Kazım Bey Selanik ve Halep Valilikleri  yapmış, işgal yıllarında Manisa mebusu olarak yer aldığı Son Osmanlı Mebusan Meclisinde 2. Başkanlık, İstanbul Hükümetinde Ziraat ve Ticaret Nazırlığı yapmıştır. Siyasi kişiliğinin yanında 2. Meşrutiyetin ilanından sonra Tevfik Fikret ve Hüseyin Cahit ile birlikte Tanin gazetesini çıkarmış bir gazeteci, mütefekkirdir. Şeyh Muhsini Fani müstear ismiyle farklı konularda yazdığı bir çok makalesi bulunmaktadır. Telif ettiği eserlerin arasında ziraat kitapları da bulunan Hüseyin Kazım dan Mehmet Akif Ersoy’un Asım adlı manzum eserinde şöyle bahsedilmektedir: 

Dinle üç beş sene evvel geçen oldukça mühim,

Bir ufak hâdiseden bahsedeyim...

- Dinliyelim.

- Hüseyin Kâzım´ı elbette bilirsin

- Kadri Bey zâde canım

- Hâ! Şu bizim Kâzım Bey.

- O, zirâ´atle çok uğraştı, bilir çiftçiliği...

- Gördüm: Âsârı da var köylü için... Hem pek iyi.

- Bir zamanlar, hani, tenvîr edelim halkı diye,

Toplanırdık ya...Evet, "Hey´et-i İrşâdiyye ".

- O senin söylediğin canlı eserler, sanırım,

Yeni bitmişti ki, gösterdi de bir gün Kâzım,

Dedi: "Meclisce münâsibse basılsın da hemen

Okusun taşralılar gönderelim meccânen."

Biz bu teklîfi beğendik aramızdan sâde,

İ´tirâz etti Şu sûretle Recaîzâde:

"Güzel yazılmış eserler ve şüphesiz ki müfid;

Fakat, basılsa okurlar mı Bence azdır ümîd.

Evet, beş on kişi ancak okur tenevvür eder;

Bizim mesârif i tab´iyye olmayaydı heder. "

Dedik: "Cevabını versin müellifin kendi. "

Kabûl edildi bu teklîfimiz, pek iyi, dendi.

- Ne söylemiş, bakalım, çünkü pek güzel söyler

- Söz aldı, başladı Kâzım:

- "Efendiler, beyler,

Şu bahsi geçmiş eserler nedir Zirâîdir.

Müdâfa´âtımı öyleyse pek tabî´îdir,

Alıp da nakledivermek bütün tabîatten,

Bütün tabîate hâkim şu´ûn-i kudretten.

Bilirsiniz ki: Hudâyî biten en ince nebat,

Döker de her sene milyonla canlı tohm-ı hayat,

Göçerse öyle göçer hilkatin bahârından.

Yabâni hardala mümkün mü olmamak hayran

Ya bir papatyaya kâbil mi etmemek hürmet

Ne vergi vermedelerdir. Çiçek başından, evet,

Zemînin aldığı tohmun yekûnu: Milyarlar!

Demek tabîati icbâr eden avâmil var,

Bu ihtişâma, bu vâsi ; bu müdhiş isrâfa;

O, iktisâdı bırakmazdı yoksa bir tarafa.

İşin hakîkati: Hilkat ne kâr arar, ne zarar;

Bekâ-yı nesle bakar hep, bekâ-yı nesli sorar.

Neden mi Çünkü hayâtın yegâne gâyesidir;

O gâye olmasa dünyâ bir âhiret kesilir. .

Saçıp savurmada fitrat bütün hazâinini,

Merâmı gâyesinin böylelikle te´mîni.

Ya önceden biliyor, binde kim bilir ne kadar

Ziyâna uğrıyacak sonradan bu milyarlar

Kolay değil, kimi, intâş için zemin bulamaz;

Zemin bulur kimi, lâkin nedense doğrulamaz.

Bu çiğnenir, onu kurt yer, öbür zavallıyı kuş;

Bakarsınız: Çoğu bitmiş sonunda, mahvolmuş,

Sebât edip de, fakat kurtulan tohum pek azı.

Demek saçarken eteklerle saçmadan garazı,

Şu çimlenen bir avuç tohumu devşirip, ancak

Bekâ-yı nesle varan gâyesinde kullanmak.

Demek tabîat edermiş zaman zaman isrâf...

Hayır, tabîate müsrif demek bilâ-insâf,

Hatâ değil de nedir Çünkü hayr için veriyor.

Efendiler, bize fıtrat nümûne gösteriyor,

Diyor ki: Gâyeniz uğrunda bezledin emeği;

Düşünmeyin hele hiçbir zaman esirgemeyi.

Efendiler, bu eserler de şimdi bastırılır,

Biner biner saçılır yurda, çünkü lâzımdır.

Buyurdular ki: Fakat bastırıp dağıttık mı,

Ziyân olup gidecek hem büyükçe bir kısmı.

Efendiler bilirim ben de çok bu işte ziyan;

Şu var ki: Savrulan efkârı toplayıp okuyan,

Velev pek az kişi olsun zuhûr eder mutlak.

Bizim de gâyemiz ancak o nesli kurtarmak. "

- Hakîkaten diyecek yok be! Âferin Kâzım!

- Zavallı Ekrem o gün "hakka ser fürû lâzım"

Deyip rücû´ edivermişti.

-Âferin, Ekrem! 

…(1)

 

Âsâr: Eserler

Tenvir Etmek: Aydınlatmak

Meccanen: Ücretsiz

Müfid: Anlamlı Faydalı

Tenevvür: Aydınlanma

Mesârif i tab´iyye: Basım Masrafları

Müdâfa´ât: Savunmalar

Şu’ûn-i kudret: Kudret Sahibinin Işleri

Hilkat: Doğuştan Gelen Vasıf.

  İcbâr: Zorlama

  Avâmil: Sebepler

  Bekâ-yı nesil: Neslin Devamlılığı

  Hazâin: Hazineler

  İntâş: Tohumun Çimlenmesi

  Bilâ-insâf: Insafsız

  Zuhûr etme. Meydana Çıkma

  Efkâr: Fikirler

  Ser fürû: Baş eğmek, itaat etmek

  Rücu: Geri Dönme

Yazının devamı