Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak!

Yazar : S. Sinan ULUSOY

İzolasyon konuştuğumuz günlerin hemen ardından normale dönüşü konuşmaya başladığımız günlere adım atmış bulunmaktayız.

İzolasyon konuştuğumuz günlerin hemen ardından normale dönüşü konuşmaya başladığımız günlere adım atmış bulunmaktayız.

 

Dillere pelesenk olan “Hiçbir şey eskisi olmayacak” söylemi neye göre dile getiriliyor? Pandemi sürecinin en riskli dönemlerinde dahi tecrübe ettiğimiz bazı somut olaylar bir kesim için hiç de bu dillere pelesenk olan ve klişeleşme mertebesine ulaşmış “Hiçbir şey eskisi olmayacak” söylemini destekler gözükmüyor.

 “Hiçbir şey eskisi olmayacak” ifadesini hangi faktörler belirleyecek;

a.   Düzen koyucunun pratiğe geçireceği uygulamalar,

b.   Kurumların pratiğe geçireceği uygulamalar,

c.    Bireylerin pratiğe geçireceği davranış şekli,

 

Bu üç aktör; Devlet, Kurumlar ve Bireyler “Yeni Normal”’imizi şekillendirecek.

 

Hiç şüphesiz pandemi dönemi tüm aktörlere bir şeyler öğretti, bazı sorgulamaları yapmalarına zemin yarattı ve hiç şüphesiz dijitalleşme sürecinin hız kazanmasına sebebiyet verecek. Ama alışageldiğimiz yaşam tarzı üzerinde ne çapta değişikliklere neden olacak bunları hep birlikte yaşayıp göreceğiz. 

 

Ancak tüm bunlara rağmen “Yeni Normal”’imizin kamu, kurumlar, piyasalar ve bireyler tarafından ne derece içselleştirildiğini/içselleştirileceğini bilmiyoruz. Bu içselleştirmenin derinliği “Hiçbir şey eskisi olmayacak” söyleminin geleceğini belirleyecek. 

 

Her ne kadar hemen hepimiz şimdiye kadar tecrübe etmediğimiz yoğunluk ve derinlikte bir dijital erişimle bugüne kadar almadığımız veya almayı aklımıza dahi getirmediğimiz hizmetlere - sağlık, eğitim, bankacılık, yüksek katılımlı ve görüntülü toplantılar, evden çalışma ve hatta uzaktan fitness çalışmaları gibi – dijital yolla ulaşmanın tarihi ayrıcalığını tecrübe etsek de tüm bunların umduğumuz ve beklentilerimiz olan “Yeni Normal” üzerindeki etkilerinin derinliğinin tam olarak ne olacağını ilerleyen günlerde birlikte göreceğiz.

 

Normalleşme günlerine adım attığımız bugünlerde hiç şüphesiz bir süre daha olağan sosyal ve ekonomik aktivitelerimize hızla ve gönül rahatlığıyla geri dönemeyeceğiz. Örneğin; özlemini çektiğimiz bazı lezzetleri tatmak üzere gitmekten hoşlandığımız mekanlara, görmeyi çok arzuladığımız bir performansı izlemek üzere tiyatro veya benzeri sanatsal aktivitelere, sinemaya veya bende dahil bazılarımızın büyük bir özlemle koşa koşa gitmeyi arzu ettiğimiz fitness salonlarına öyle hemen gönül rahatlığıyla gidemeyeceğimiz yüzleşmemiz gereken bir gerçeklik.

 

Biz bireylerin süratle normallerimize dönebilmesi için oyunun nasıl şekilleneceğinin en önemli belirleyici aktörleri kamu ve özel kurumlardır.  Tüketicilerin güvende hissedebilmesi için yapılması gereken; orta ve uzun vadeli planlar ve somut yol haritalarının şeffaf ve doğru iletişimler eşliğinde tüketicilerle paylaşılmasıdır.

 

Oyunun önemli belirleyici aktörleri Kamu ve Kurumların odaklanması gereken olmazsa olmaz üç anahtar noktanın; 

a.   Nakit akışı

b.   Çalışanına sahip çıkmak ve

c.    İş ortaklarına/paydaşlarına sahip çıkmak olduğuna inanıyorum.

 

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin çok zor veya iflas etme noktasına gelmesinin en temel nedenlerinden biri yeterli nakde sahip olmamalarıydı. Pandemi döneminde de çok yakından gözlemlediğimiz gibi berber, ufak esnaf lokantaları ve günlük para girişi ile dönen tüm işletmelerde bunun olası ve sıkıntı yaratan etkilerine tanık olduk. Keza sezonluk işlerde de nakit akışının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha açık şekilde gördük. Yılın belirli dönemlerinde iş yapan sektörlerde faaliyet gösterenlerin sezon dışı dönemleri göz önünde bulundurarak hareket etme ve planlama yapma zorunluluğu ile karşı karşıya olduklarıda gözler önüne serildi.

Rahmetli Sayın Garih'in anlatımıyla, girişimcilik sirklerdeki top cambazlığına benzer. Girişimcinin elinde de üç top var, bunlar: özsermaye, karlılık ve nakit akışı. Malum cambaz ne kadar usta olsa da ara sıra topun düşmesi kaçınılmazdır, iş hayatında da bu toplar bazen düşebilir. Ancak bu toplardan ikisi, öz sermaye ve karlılık lastikten, üçüncüsü nakit akışı ise camdan yapılmadır. Zarar ya da öz sermayede azalmayı işletmeler belli bir süre yönetebilir; ancak nakit akışındaki sıkıntılar ilk andan itibaren krize dönüşmektedir.

 

Sayın Garih'in işaret etmiş olduğu; 1- Özsermaye 2- Karlılık ve 3-Nakit Akışına ilave 1- Üretim-Hizmet, Satış, Pazarlama ve Finans. Bu dört işlevin  verimli bir şekilde çalışmaması da işletmelerin ticari hayatlarını sağlıklı yürütme bağlamında önem arz etmektedir.

Eğer yeni şartların doğurduğu talebe uygun üretemiyorsanız (mal veya hizmet) yapacak fazla bir şeyiniz yok. Talep edileni üretemezsiniz ve üretemediğinizi satamazsınız. Satamıyorsanız üretmenizin de bir anlamı yok. Bu nedenle talep edileni üretmek ve satmaktan başka alternatifiniz yok. 

 

Satıyorum o zaman pazarlama için neden çaba harcayalım diyorsanız yanılıyorsunuz. Pazarlama ile geleceğe yatırım yaptığınızı unutmayın. Yarınlarda satabilmemiz için çaba harcamanız ve pazarlama faaliyetlerini dikkatle yürütme zorunluluğumuz var. Satış ekipleri bugün elinizde olanı satmayı, pazarlama ise yarın ve gelecek günlerde satmaya devam edebilmemizi temin etmeli. 

 

Finans ise büyümenin sürdürülebilirliğinin diğer vazgeçilmez anahtarı. 

 

Önümüzdeki olasılıklardan biri olan ikinci salgın dalgasını birinci salgın sürecinden elde edilen dersler ışığı altında yönetmek için esnek, derinlikli ve gerçekçi bir planlama ile ilerletilmesi gerekliliği aşikar şekilde tüm işletmelerin önünde duran bir gerçeklik. 

 

Büyük sermaye gruplarına ait kurumların hali hazırda sahip oldukları çalışanlarının işe dönme, çalışma koşul (ulaşım, vs.) ve saatlerini planlamaları yanında zorunlu iş toplantı ve müşteri ziyaretlerine ilişkin yeni yönetmelik ve uygulamaları hazırladıklarını düşünüyorum. 

 

Karşılaştığımız beklenmedik gelişmelere verdiğimiz tepkiler ve bunlardan çıkardığımız dersler önemli ve zaman hepimiz için telafisi olmayan değerli bir kaynak. Bu nedenle normalleşme sürecine girdiğimiz bu süreçte tüm çaba ve enerjimizi doğru yerlere harcıyor olmamız son derece önemli. İkinci salgının boyutu, talep düşüklüğüne dayalı ticaretin hacminin daralması, işsizliğin ciddi bir problem olarak gündemde yerini koruyacak olması, buna bağlı olarak alım gücü azalan tüketici hacminin büyümesi, döviz kurlarındaki yukarı yönlü oynamalar, dış siyasi gelişmelerin ekonomi üzerindeki etkileri ve daha çoğaltabileceğim bir çok belirsizliğe yani tamamıyla bizim kontrolümüz dışında olanlara odaklanıp ilgi alanımız içinde kalmamalıyız. Eğer ilgi alanında kalırsak yana yakıla ondan bundan şikayet etmek ve mağduriyet edebiyatı yapmaktan öteye gidemeyiz. Bu normalleşme süreci içinde bizlerin yapması gereken tek şey etki alanımız içinde hareket edip kontrol edebildiğimiz, yönetebildiğimiz şeyler üzerine odaklanmak ve bu anlayışla ekiplerimizi motive ederek, en iyimizi ortaya koymak üzere çalışıp, çabalamak.

 

Sağlıklı ve bol kazançlı bir ay olması dileklerimle.