Hayatta Kalma Önyargısının Öldüren Cazibesi

Yazar : S. Sinan ULUSOY
Konu : Yaşam

Hayatta kalma önyargısı (Survivorship Bias), hayatta kalmış ve başarılı olarak adlandırılan kişi, girişim ve kurumlara odaklanarak, onlara oranla çok daha fazla olan başarısızlık hikayelerini göz ardı etmemize neden olan bilişsel önyargı anlamına geliyor.

Hayatta kalma önyargısı (Survivorship Bias), hayatta kalmış ve başarılı olarak adlandırılan kişi, girişim ve kurumlara odaklanarak, onlara oranla çok daha fazla olan başarısızlık hikayelerini göz ardı etmemize neden olan bilişsel önyargı anlamına geliyor. Maalesef bizleri başarısızlığa iten en büyük yanılgılardan biri olan bu bilişsel hatayı hayatımızın hemen her alanında yoğun şekilde gözlemleyebiliyoruz. 

Hayatta kalma önyargısı dediğimizde ilk akla gelen klişeleşmiş (survivorship bias) en iyi örneklerden biri ikinci Dünya Savaşı sırasında müttefiklerin daha az uçak kaybı için ortaya koydukları çabadır. 

Müttefikler savaş sırasında daha az uçak kaybetmenin çözümü olarak, uçaklarını zırh ile kaplama fikri üzerinde çalışmaya koyulmuşlar. Malum savaş dönemi olduğu için bunu gerçekleştirecek yeterli malzemeyi temin etmek neredeyse imkansız. Aynı zamanda uçakları zırhla kaplamak, oluşan ağırlık nedeni ile uçakların menzil ve manevra kabiliyetlerinin zayıflaması sorununu beraberinde getirecekti. İşte tüm bu nedenlerle savaş uçaklarının sadece en hayati noktalarını zırhla kaplamak en akıllıca çözüm yollarından biriydi.

Konu üzerinde çalışanlar bu amaçlarını hayata geçirebilmek için  üslerine geri dönmeyi başaran uçakları tek tek inceleyerek her bir uçağın üzerindeki mermi izlerinin yerlerini belirledi ve kurşun izlerinin uçakların yüzeyinde bulunan bir haritasını çıkardılar. Konu üzerinde çalışan ekibin düşüncesi uçakların en fazla mermi alma ihtimali olan noktaların zırhla kaplanmaktan yanaydı. 

Peki bu doğru ve tek çözüm yolu muydu? Gelin şimdi Matematikçi Abraham Wald’ı saygıyla analım ve bu durum karşısında nasıl bir fikir ile ortaya çıktığını görelim. Wald “ellerindeki verinin sadece dönen uçaklara ait olduğunu, bu uçakların deliklere rağmen eve dönebildiğini, uçakların ateş altında istatistiksel olarak haritada daha az delik olan yerlerden de yara aldığını” söyler. “Ancak o yaralar ölümcül olduğu için buralardan vurulan uçakların geri dönemediğini” ekler ve yoğun mermi alan bölgelerin zırh ile kaplanmasına karşı çıkar. 

Wald’un düşüncesi ne kadar yalın, ne kadar mantıklı ve anlaşılır değil mi? Hali hazırda yoğun şekilde mermi almış ve buna rağmen üslerine geri dönmeyi başarmış uçakların yara aldıkları noktaları değil tam aksine odaklanılması gerektiği. Savaş şartları altında hayatta kalma dürtüsü, iş hayatında rekabette en ön saflarda yer alma dürtüsü, spor hayatında şampiyon olma ve rekor kırma dürtüleri ile hayata geçirilen kararlarda odak noktamız her zaman başarı hikayelerini baz alarak strateji belirlemek olmamalı. Hatalardan, yaşanmış gerçek başarısızlık hikayelerinden de ders çıkarmayı bilerek stratejimizi belirleme anlayışı başarıyı mutlak kılma yolunda olmazsa olmazlarımızdan biri olmalı.

Geçmişte iyi sonuç alınmış olması, oyun içinde olan çoğunluğun gittiği yönde hareket etme (sürü psikolojisi) ve başarılı olundu diye sadece tek yönlü bakış açısı ile daha önce başarı elde etmiş olanların o dönem ki uygulamalarını alıp bire bir hayata geçirme anlayışına toptan karşı olduğumu bilmenizi isterim.

Çeyrek yüzyılı aşan akaryakıt ve otomotiv sektörü deneyimlerimde o kadar çok inişli-çıkışlı belirsizliklerin hakim olduğu ortamları tecrübe ettim ve kendi yaş grubum içinde o kadar fazla ve önemli kriz iletişimi yönetim sürecinin içinde bizzat bulundum ki özgüvenle ifade ediyorum - "Kriz dönemlerinde başarıya imza atanlar cesur kararları alan ve sürü psikolojisi dışında kalıp kendi özgün kararlarını cesurca savunup hayata geçirenler oluyor."

Bugün otomotiv sektörünün yaşamış olduğu yeterli ürüne sahip olmama ve talebi karşılayamama soruna bazılarımız 2019 yılı son çeyreğinde dikkat çekmişti. Doğru ekipmanlı ürünleri, doğru miktarlarda doğru zaman dilimi içinde ısmarlama becerisini gösterenlerin yarışta bir adımın ötesinde avantaj yakalayacağını cesaretle dile getirmişti. Sürü psikolojisi eşliğinde aman risk almayayım anlayışının sonucunu keşke matematiksel olarak somut şekilde ortaya koyabilsek ve kaçan'ın ne olduğu görebilseydik. 

Başarılı sonuçlar elde etme yolunda hiç şüphesiz hayata geçirilen belli anahtar ortak noktalar söz konusu. Ancak sadece ve sadece birileri/bazıları için sonuç getirmiş bir uygulamayı aynen alıp hayata geçirmenin veya sürü psikolojisi ile herkesin yaptığının benzeri bir tutum içinde hareket etmenin - net göremiyorum diyen birine buyur benim gözlüğümü tak - demekten farksız olduğunu düşünmüyorum.

Hangi alanda olursa olsun hiç bir şeyi tek yönlü ele almamalıyız. Liderler arasında yer alma, şampiyon olma, rekor kırma, hayatta kalma ne olursa olsun öğrenilmiş çaresizliklerimize boyun eğip  hareket etmemeliyiz.

Zayıf noktalarımız, daha fazla geliştirmemiz gereken yönler, rakiplerin üstün ve zayıf yanları yani kısaca başta verdiğim düşen uçaklar örneğinde olduğu gibi uçakların öldürücü darbeyi nereden almış olabileceklerine odaklanmak hayati önem taşıyor. 

Değişmeyen tek şey değişimin kendisi ve hızla değişen günümüz dünyasında değişen şartlara hızla uyum sağlayan, farklı iş görme becerilerini hayata geçirme bağlamında yetkin insanları görevlendiren, tekdüze bakış açısı dışına çıkanlar ve yapılması gerekenlere cesurca yol açıp destekleyenler sürünün parçası olmaya devam edenlerden her daim önde koşmaya devam edenler olacaktır. Bir kere daha anımsamamızda fayda var üsse geri dönen uçakların mermi aldıkları yerler, onları düşürebilecek noktalar değil.

Sonuç olarak; hepimiz hayatta kalma önyargılarına sahibiz ve maalesef bunlardan kaçma olanağımız yok. Önemli olan bunların farkında olmamız, kararlarımızı nasıl etkilediklerini, etkileyeceklerini bilmemiz ve gerekli durumlarda doğru kararları almak için basit müdahalelerle davranışlarımıza yön verebilmemiz. Aynı zamanda liderlik, şampiyonluk, hayatta kalma mücadelesi ne isim verirsek verelim çabalarımızla hedeflerimize ulaşmak istiyorsak etrafımızın çevrili olduğu kontrol edilebilir veya edilemez çok sayıda değişken ve olasılık olduğunu ve hayatta kalma önyargımızın her yerde ve her zaman kötü karar/lar almaya yol açtığını her daim aklımızın ucunda tutmamız dileklerimle.