Haliç’in Eskiyen Yüzleri

İstanbul’un rengi nedir? Diye sorsalar, gri derdim. Belki de en çok bir sonbahar ya da kış mevsiminde, İstanbul’u İstanbul yapan insanlarını ve mekânlarını puslu havalarda fotoğraflamayı sevdiğimdendir.

İstanbul’un rengi nedir? Diye sorsalar,  gri derdim. Belki de en çok bir sonbahar ya da kış mevsiminde, İstanbul’u İstanbul yapan insanlarını ve mekânlarını puslu havalarda fotoğraflamayı sevdiğimdendir.

Böylesi puslu bir havaya eşlik eden, gri bir günde, gri bir ruh haliyle Kadıköy’den Karaköy’e giden, 1973 yapımı Barış Manço isimli vapura bindim. Bu şehrin kalabalığından, gürültüsünden bir an olsun uzaklaşır insan vapura bindiğinde. İstanbul’un tarihine yolculuktur aslında, milyonlarca yolcuyu taşımış, birçok ana tanıklık etmiş, bu yaşlı vapurlarla bir yakadan bir yakaya geçmek.

Yol alırken vapur Avrupa yakasına, ardı ardına selamlar insanı İstanbul’un anıtları. Taşı toprağı altın diyerek Anadolu’dan göç eden insanların İstanbul’a merhaba dedikleri Haydarpaşa garı. Çiftçinin kara gün dostu bir tarım anıtı Toprak Mahsulleri Ofisi siloları. Tarihî Bizans imparatorluğuna dayanan Harem limanı, sağımda Kız Kulesi, solumda Topkapı Sarayı. Uzaklardan boğazı seyreyleyen Galata Kulesi. Yanaşırken Karaköy iskelesine Yeni cami,Süleymaniye,Sultan Ahmet, Rüstem Paşa camilerinden birbiri ardına yankılanan ezan sesleri. Sanki bir filmin içindesindir. İstanbul sana her an bunu hissettirir. Sokakları, insanları, mekânları her an bir hikâye anlatmak ister.

2005 yılında Tolga Dilsiz tarafından çekilen, benimde ufak bir rol aldığım ‘Rıza Kaptan’ adlı kısa film de, bir İstanbul hikâyesi anlatılır. Tıpkı boğazın iki yakasını birleştiren vapurlar gibi, Haliç’in iki yakasını birleştiren eski teknelerin hikâyesi. Osmanlıdan bu yana Perşembe pazarından Eminönü’ne yolcu taşıyan, uzun yıllar tek ulaşım kaynağı olarak bölgede önem arz eden, bu teknelerin yok oluşunun hikâyesini anlatmıştık. Yaşı ilerleyen Rıza Kaptanın, kendisi gibi yaşlı teknesiyle, Haliç’in sularında kaybolup gidişinin hikâyesini. Film bir kurguydu. Ancak yıllar sonra çok sevdiğim mini İstanbul rotalarından biri olan; Kadıköy-Karaköy(vapurla),Perşembe pazarı-Eminönü(küçük teknelerle) rotasını tekrarlamak için Karaköy’de vapurdan indiğimde, kurgunun gerçeğe dönüşeceğinden habersizdim.

Karaköy yeraltı çarşısını geçip, dünyanın en eski ikinci metrosu olan Tüneli solumuzda bıraktığımızda karşımıza çıkar Perşembe pazarı. İstanbul’da ticaretin kalbi diyebileceğimiz birkaç merkezden biri. Tekne çapasından, testereye çim biçme makinasından,çiviye kadar aradığınız her türlü makine,nalburiye malzemesini bulabileceğiniz bir yer burası. Böyle şeylere merakınız varsa, koca bir gün yetmez gezmeye. Perşembe pazarı - Eminönü arası ulaşımı sağlayan eski tekneler, pazarın sonundan kalkar. Burada beklerler yolcularını. İskelede bekleyen eski bir tekneye bindim kaptan motoru çalıştırdı. Bu eski teknenin motor sesi, yine ezan seslerine karıştı. Kısa bir yolculuk olur genelde ama yaşattığı keyif uzundur. Bu kısa sürede ortamın atmosferi: Haliçte oradan oraya geçen tekneler,motorlar,vapurlar,Galata köprüsünün trafiği, araba sesleri, olta atmış balıkçılar, Eminönü tarafında insan kalabalığı,Balatın iç içe geçmiş tarihi evleri, evler arasından sıyrılan minareler, uzaklarda Eyüp, arkada Galata kulesi. İnsanın aklını karıştıra dengesini şaşırtan bir hız.

Bir İstanbul kaosu. Ama ben de Haliç’in ortasında içime doğan tuhaf bir huzur. Bu huzurun hüzne dönüştüğü an ise, teknelerin yanaştığı o eski tarihi iskelelerin yıkılıp, betonla doldurulup, koca koca turist teknelerinin yanaştığı bir yer haline getirildiğini gördüğüm an oldu. Osmanlıdan bu yana yüzlerce yıldır İstanbul halkına hizmet veren bu asırlık teknelere küçücük bir yer lütfedilmiş. Bir tarih daha ortadan kaldırılmış. Artık sadece iki teknenin kaldığını diğer tekne sahiplerinin teknelerini satıp başka işler yaptığını öğrendim. 40 yıldır bu işi yapan yolculuk yaptığım teknenin sahibi Yakup kaptan son nefesine kadar bu işi yapmaya devam edeceğini söyledi. Yıllar önce yazdığımız senaryo gerçek olmuştu. Sanırım bu ülkedeki değişimin ne yönde olacağını tahmin etmek çok zor olmuyor. Tarihimiz yok ederek yenisini yapıyoruz. Ama tarihimizle de gurur duymayı ihmal etmiyoruz.

Huzurum yine hüzne dönüşmüştü. Tekneden indim. Bir nehir gibi akan Eminönü çarşısının kalabalığına karıştım. Kalabalığın akışına bıraktım kendimi. Sırasını bekleyen, Tarihi Eminönü çarşısının sokaklarına doğru….

İzlemek isteyenler için RIZA KAPTAN youtube linki  https://youtu.be/eyMr2TjszHE