Elinin Lezzeti

Konu : Gastronomi

El lezzeti kişiden kişiye değişir, aynı yemeği aynı malzemelerle üç farklı kişi pişirsin üçününki de farklı tatlarda olur.

Adaplı Meşerret yani Adaplı Müşerref güngörmüş sözü sazı dinlenen bir hanımefendidir. Cavidan ise ondan biraz daha genç, tanıdığı bir komşu hanım. İsterseniz muhabbete kulak verelim.  

 

Cavidan - Adaplı abla “elinin lezzeti” diye bir şey var, ne demek o? 

Adaplı Meşerret - El lezzeti kişiden kişiye değişir, aynı yemeği aynı malzemelerle üç farklı kişi pişirsin üçününki de farklı tatlarda olur. Bunun çok çeşitli nedenleri vardır. 

Cavidan - Tamam onu biliyorum, herkesin pişirdiği yemek lezzetli olmaz onu herkes bilir. Benim öğrenmek istediğim o el lezzetinin bir tencere yemeğin içine nasıl ulaştığı!  

Adaplı Meşerret - Bak Cavidan’cığım, elinin lezzetinin ne anlama geldiğini anlamak için eski kadınların ve eski aşçıların erkek kadın fark etmez nasıl yemek yaptığını biraz bilmek gerek. Tariflere uyarak değil de içlerinden geldiği gibi, el ayarı, göz kararıyla pişirdikleri yemekleri nasıl yaptıklarına bakmak gerek. Onlar, önce ellerini bildiğimiz zeytinyağlı kalıp sabun ile yıkayarak işe girişirlerdi. Daha da eskilerde sabunun olmadığı ya da bulunamadığı devirlerde de küllü suyla yıkarlarmış ellerini, yani suni olmayan arındırıcılarla. Şartlamak diye bir şey varmış; ellerini üç kez sudan geçirmeden ot ocak işlerine girişmezlermiş. Yani mutfağa girip ev ahalisine yemek pişirmenin bir adabı, usulü ve destur düsturu varmış. 

Cavidan - Aaa destur düstur, ayol ben o desturları filan bilmem ama pişirdiğim yemekleri herkes beğenir. Sen de biliyorsun pırasalı böreğimin, kapama güvecimin lezzetini. Hele ki mayaladığım yoğurtlarla kaynattığım ayaz çorbamın üzerine kim söz edebilir?!

Adaplı Meşerret - Ne güzel kendinden emin konuşuyorsun. Çünkü kendi deneyimlerinle yıllardır alıştığın gibi, severek can-ı gönülden yemek yapıyorsun. Mutfağına girince “ay of ne pişirsem” demiyorsun. Kararlı ve yürekli bir cabbarlıkla uzanıyorsun tencerenin kulbuna. Sütün sıcaklığını elinle kontrol ediyorsun dereceyle değil. Yoğurdunun mayasını süte çalarken elinle sıyırıyorsun. Kaynayan tencereye azar azar akıttığın terbiyeyi kaşıkla alıştırsan da son dokunuşu elinle kontrol ediyorsun. İnsanın teninden gıda maddelerine nelerin geçtiğini bilsen aklın şaşar. Bilimsel araştırmalar varmış bu konuda, öyle ki bazı bakteriler* ellerimizde bol miktarda yaşamaktaymış. Bu görünmeyen minik canlıların kişiden kişiye değişen etkileşimleri kim bilir nasıldır, çok kapsamlı bir araştırma konusu bu. Dokunmayla zararlı mikroplar da geçiyor, faydalılar da. Derimizin katmanlarında yaşayan mikropları sabunla yıkasak da çıkarmak mümkün olmuyormuş, bu bilim insanlarının kanıtladığı bir gerçek. Yıkayarak zararlıları temizliyoruz, öyle görünüyor! 

Elinin ısısıyla şekil bulur birçok hamur, teninden geçen duygu enerjisinin etkisini vücuttaki yararlı mikro organizmalarla açıklamaya kalkarsak, belki görünmeyen sihirli ellerden söz ediyor olabiliriz! Bilimden uzak düşmeden tabii ...  

Mayalanan hamurun, yoğurdun, turşunun fermantasyonu, hatta muhallebinin kıvamı bile o görünmeyen sihirli kahramanlarımızın marifeti gibi. Elinin lezzeti böyle bir muamma işte... Hani, bazen alnının teri de düşer ya hamur tahtana veya pekmez tencerene “hay allah” dersin. İşte o ter damlacığının bile eminim lezzete dair görevi vardır. Bunlar ince işler. 

Televizyonlarda gördüğümüz gibi kara eldivenlerle olacak şeyler değil. Hiç eldivenle yemek mi yapılırmış allasen!!! 

Cavidan - Ah sorma, eldivenli aşçıları görünce “taştı tencere bez getir” diyorum. Eldiven, kişinin eli ile dokunduğun yiyecek arasında oluşmuş engel gibi, hiç bana göre değil. 

Adaplı Meşerret - Bak ne güzel dedin, elinin tüm sıcaklığı ve sevecen kavrayışı eldivenin içine hapsoluyor. Yemeğe plastik ve yabanıl eldivenin dokunuşundan başka hiçbir şey geçmiyor. Yani yemeği pişirenle yemeğin kendisi arasına kara bir duvar örülüp iletişim kesilmiş oluyor. Kısaca elinin lezzeti eldivenin içinde kalıyor yemeğe aktarılmıyor! 

Neymiş Cavidan’cığım; el lezzetinin sırrı dokunmaktan geçiyormuş. Dokunmak deyince, dokunmadan hiçbir şeyi algılayamıyoruz. Evet, evet dokunmanın yaptırım gücünü de başka bir zaman konuşalım. 

Ellerimizin lezzeti tüm sevgiyle dokunabildiklerimize geçsin.