Tarımsal Kooperatiflerin Gelişimi-4

Yazar : Tahsin AYHAN
Konu : Tarım

Dünyada kooperatiflerin finansmanı denildiğinde, ilk akla gelen kurumlar, kooperatifler tarafından kurulmuş kooperatif bankalarıdır.

“Dünyada kooperatiflerin finansmanı denildiğinde, ilk akla gelen kurumlar, kooperatifler tarafından kurulmuş kooperatif bankalarıdır. Kooperatif bankaları, kooperatiflerin finansal sorunlarını çözmek amacıyla, aralarında işbirliği, artı güç birliğine yönelerek kendi finansal kurumlarını kurmaları ile ortaya çıkmışlardır. Kooperatif bankaları, ortaklarına işletme sermayesi ve düşük faizli kredi vermek, ekonomik gelişmelere ilişkin bilgilendirmek ve finansal konularda danışmanlık yapmak dışında, mevduat toplamak, tahvil çıkartmak ve benzeri normal bankacılık işlemlerini de yerine getirirler. Strateji belirleme sürecinde, kooperatifler bankası kurulması önerisi sektör ve bazı kurumlarca da (Sermaye Piyasası Kurulu, Devlet Planlama Teşkilatı, Türk Bankalar Birliği) dile getirilmiştir. Ancak, “Türkiye’de bir kooperatif bankası kurulması zor bir girişim olarak değerlendirilmektedir.”

Yukarıdaki paragraf Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü tarafından 17/10/2012 tarih ve 28444 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yer alan, 31/07/2012 tarihli ve 2012/14 sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararı eki olarak yayımlanarak yürürlüğe giren “Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı” içeriğinde yer almaktadır.

Özetle Kamu idaresi, dünyada kooperatiflerin uygun koşullarda finansman ihtiyaçlarının yine kooperatiflerin tamamen ya da çoğunluk hissedar olarak sahip oldukları kooperatif bankaları aracılığı ile karşılandığını, lakin bunun Türkiye de kurulmasının zor olduğunu söylemektedir. Devamında “neden zor” sorusuna yanıt niteliğinde bir açıklama olmadığı için, bize düşen bu aşamada niyet okumaktan ibarettir.

Önce kamu idaresinin bu tespitini dünyadaki örnek uygulamalarıyla biraz açalım.

Almanya’da küçük esnaf ve tarımsal kesime yönelik kredi veren Birim Kredi Kooperatifleri mevcuttur. Bu kooperatifler yatay birleşme yoluyla Alman Kooperatif Bankacılığın ikinci aşaması olan Kooperatif Merkez Bankalarını oluşturmuşlardır. Bunların da kendi aralarında yatay birleşmesi yolu ile ulusal düzeyde ve ana görevi Alman Kooperatifçiliğini destelemek olan DZ Bank kurulmuştur. 900 den fazla kooperatif bankasının hem hissedarı hem de müşterisi olduğu DZ Bank dünyanın en büyük 100 bankası arasındadır. Yine kooperatif bankacılık endüstrisinin şemsiye organizasyonu olan BVR nin 30 milyon müşterisinin 20 milyonu kooperatif ortağı, yani bankanın da ortağıdır. Tümümün üzerinde de kooperatiflerin uyumlu çalışmaları ve denetiminden sorumlu DGRV- Alman Kooperatif Örgütleri Konfederasyonu mevcuttur.

Fransa’da Groupe Credit Agricole ve Groupe BPCE aynı zamanda dünyanın da en büyük kooperatif bankalarıdır. Her iki banka toplamda 20 milyon kooperatif ortağına sahip olup, 81 milyon müşteriye ve 250 bin kişiye istihdam sağlamaktadır.

Hollanda’da ise 20. yüzyılın başında çiftçilerin kurduğu küçük ölçekli tarım kooperatif bankalarının birleşmesiyle ortaya çıkan 2 milyon ortaklı Rabobank öne çıkmaktadır. Gıda ve tarım alt sektörleri, finansmanı ve dünya tarım piyasaları hakkında öne çıkan bilgi birikimiyle Hollanda’nın gerçekleştirdiği tarım mucizesinin de lokomotifi konumundadır.

 

Kanada da Desjardins Group, Amerika da Federal Farm Credit Bank, Japonya da Norinchukin, Avusturalya da RZB, Brezilya da Sicredi, Kenya da Cooperative Bank of Kenya ağırlıklı olarak tarım sektörüne ve küçük-orta boy işletmelerin kredi ihtiyacını karşılayan büyük kooperatif bankalarıdır.

Tüm dünyada rağbet gören kooperatif bankacılık sistemi incelendiğinde, bu tip bankaların hem ulusal hem de global mali piyasalarda etkin oldukları, ağırlıklı olarak bünyesindeki kooperatifler aracılığı ile topladıkları fonları yine çoğunlukla bünye içinde kullandırdıkları, kredi yapılarının çoğunluğunun tarımsal amaçlı olduğu gözlenmektedir. Gelişmiş ülkelerde tarımsal kooperatiflerin finansman ihtiyacı yine kooperatiflerin yatay birleşme ve üst örgütlenme modeliyle bir araya gelerek kurdukları Kooperatif Bankaları aracılığı ile karşılanmaktadır. Kooperatiflerin sahibi olduğu bankanın yine işlemlerinin büyük bir kısmını kooperatiflerle gerçekleştirmesi bu bankaları diğerlerinden ayıran en temel özelliktir.

Kredi kullanan tarımsal kooperatif açısından bakıldığında, bu tip bir finansman üst örgütlenme hiyerarşisi içinde bir nevi iç finansman yoludur. Yine kredi kuruluşunun bu kredi dolayısıyla yaptığı denetim ve kullanıma yönelik kontrolleri de aynı hiyerarşi içinde gerçekleşen bir iç denetim kapsamında değerlendirileceğinden, demokratik özerklik başlıklı evrensel kooperatif ilkesine de aykırı bir durum oluşmayacaktır.

Kredi veren Kooperatif Bankası açısından bakıldığında, yapının temelinde yer alan tarımsal kooperatiflerin hali hazırda tüm mali yapıları neredeyse ortak bazlı bilinmekte ve takip edilmektedir. Dolayısıyla kredi ihtiyacı, yönetimi ve kullanımı dahil tüm süreç son derece sağlıklı bir şekilde yürütülebilmektedir. Kredi kuruluşu olarak verilen hizmet bu aşamada sadece finansman temini ile sınırlı kalmamakta, yönetim ve pazarlama dahil olmak üzere geniş bir yelpazeye açılmaktadır.

Tüm dünyada son derece başarılı örnekleri olan ve tarımsal kooperatifler başta olmak üzere tüm kooperatiflerin uygun koşullarda finansman teminine olanak sağlayan “Kooperatif Bankacılığı” sistemi için Kamu İdaremizin görüşü;  “Türkiye’de bir kooperatif bankası kurulması zor bir girişim olarak değerlendirilmektedir.” şeklinde tek cümlelik ve lütfedip dayanağının bile yazılmadığı bir değerlendirmeden ibarettir.

Neden gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, toplamda 150 ye yakın ülkede zor bir girişim olarak nitelenmemiş de hayata geçirilmiş insan düşünmeden edemiyor.

Hazır düşünmeye başlamışken Yavru Vatan da 1959 yılında kurulan ve halen mali yapısıyla K.KT.C. nin bankacılık sektöründe %25 paya sahip KOOPBANK, yani Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası bağlamında da mı konuyu sorgulasak? Mesela rahmetli Denktaş’ın “Allah Rumlardan razı olsun, onların fanatizmi bizi dinç tutar” söylemi aslında sandığımız kadar ironi içermiyor muydu?

Dedik ya baştan, nedeni yazılmazsa bize kalan niyet okumak, okuyalım bakalım…

Niyet 1: Eğer tarımsal kooperatifler birer kalkınma ve gelişme aracıysa, kendi finansmanını sağlayacak uzman bir banka kuruluşuna da ihtiyacı vardır. Tüm dünyada bu konu çoktan tartışma konusu olmaktan çıkmış ve kooperatif bankacılığı sistemi geliştirilmiştir.

Bizim ülkemizde halen tartışma boyutunda kalması ve “zor” olarak nitelendirilmesi, kamu idaresinin tarımsal kooperatiflere bakış açısının da bir nevi göstergesidir.

Niyet 2: Kooperatif Bankacılığı sisteminin oluşturulması tek başına fazla bir anlam ifade etmemektedir. Beraberinde tarımsal kooperatifçilikle ilgili başta “Planlı Ulusal Tarım Politikası” olmak üzere Mevzuat, Yönetim, Denetim, Ar-ge konularında ciddi kapsamlı çalışmalar ve politikalar geliştirilmelidir.

Dur şimdi durduk yere iş çıkarma başımıza, hem “planlı”, hem “ulusal”, hem “tarım”, üstelik aynı cümlenin içinde!!

Niyet 3: Özellikle 2001 yılında yaşanan Bankacılık Krizi ve kooperatifçiliğin ne yazık ki yerleşik olumsuz şöhreti birlikte düşünüldüğünde, kooperatiflerin banka sahibi olmaları gibi bir yaklaşım kamu idaresini oldukça tedirgin etmekte ve istenmemektedir.

Peki, bankanın kooperatif olarak kurulmasına mevzuat engeli öne sürecek olan kamu idaresi,  üst örgütlenmesini gerçekleştirmiş güçlü bir kooperatif yapısının mevcut bir bankanın çoğunluk hissesini satın alması durumunda hangi engeli öne sürebilecek?

Belki sadece bu, belki de hepsinden biraz, nihayetinde “zor” dendi ise zordur. Kamu idaresinin tarımsal kooperatiflerin uygun koşullarda finansmana ulaşabilmeleri konusunda “kooperatif bankacılığı” alternatifinde önermeleri ise şunlardır;

- Kooperatif ve üst kuruluşları tarafından ortaklaşa bir fon oluşturulması yoluyla teminat güçlüğünün ortadan kaldırılabilmesinin mümkün olduğu ve kredi garanti fonu benzeri yapılanmaların olumlu sonuçlar doğurabileceği,

- Son yıllarda dünya kooperatifçiliğinde uygulama alanı bulmaya başlayan “yatırımcı ortaklık” ve “tahvil ihracı” gibi enstrümanlara işlerlik kazandırılmasına yönelik çalışmalar yapılması,

- Başta AB fonlamaları olmak üzere “Proje Bazlı” uygun kredilendirme olanaklarından yararlanmaları için tarımsal kooperatiflerin proje geliştirme kapasitelerinin arttırılması çabalarına ağırlık verilmesi.

- Kooperatiflerin öz kaynak yapılarının güçlendirilmesi amacıyla ortaklık payı değerinin yükseltilmesi ve ortaklık payı üst sınırının kaldırılması.

-  Kooperatiflerin finansman ihtiyacını karşılamak üzere bir finansman kurumunun oluşturula bilirliği yönünde proje ve fizibilite çalışması yapılması.!!

Yukarıda sayılan eylem planlarından geçen 7 senede hangi maddeler ile ilgili ne tür çalışmalar yapılmış, hangi aşamaya gelinmiş, ne ölçüde uygulanmış ve hangi müspet sonuçlar alınmıştır?

Gelinen noktada kamu idaresinin bu önermeleri hali hazırda “temenni” boyutunda kalmıştır. 

Biz de kendi temenni konumuz olan “kooperatif bankacılığı” sistemin nasıl kurulabileceği konusunda görüşlerimizi aktarmaya bir sonraki yazımızda devam edelim o zaman.