Doğuma Alternatifler

İnsan ne kazanan, ne de kaybeden olarak doğar, insan seçen olarak doğar.

İnsan ne kazanan, ne de kaybeden olarak doğar, insan ‘seçen’ olarak doğar.

Doğum… Kadının pek çok toplumda ‘Tanrıça’ olarak adlandırılmasına neden o kutsal an; zihnindekilerin protein formu, gerçekliğin birebir kendisi, kordona düğümlü bir masal, mitolojide bereketin ve mucizenin simgesi. Pek çok tanıma sahip olmasına karşın, tamamen bireyin kendine özgü deneyimi.

Hamilelik her kadının dünyasında farklı algılanmaktadır. Kadının dünyasına baktığımızda; çalışan kadın hayatında pek çok konudan feragat edip büyük bir yükün altına girdiğini düşünmekte, diğer yandan eşinden, çevresinden yeterli ilgili göremeyen, toplumda yeri sürekli başka faktörlere göre değişen kadın için ise bu dönem sevildiği, değer gördüğü, ilgi odağı olduğu, toplumda statüsü sahibi olduğu bir dönemdir.

Bu dokuz ayı aşan süreç, sadece bebeğin dış dünyaya hazırlığı değil, kişinin tamamen iç dünyasına hazırlığıdır, çünkü zihnindeki tüm düşünceleri doğuracaktır; ‘Acaba çocuğum sağlıklı mı olacak? Eşim bana ilgi gösterecek mi? Eşim hala beni beğenecek mi? Bu çocuğa bakabilecek miyim? Nasıl bir anne olacağım? Sütüm yetecek mi? ve pek çoğu..’ Aslında hiç biri doğuma dair endişeler olmamakla beraber, doğumu özel yapan ise o ‘AN’’ın da enerjisini bozmaktadır.

Günümüzde pek çok konuya alternatif bulabilmenin popülerliğiyle beraber, sezaryen doğumun normal doğuma alternatif olarak bir süre sunulduğu aşikâr. Bu alternatifin geri dönüşümü zor yan etkileri nedeniyle artık terkedilmeye başlanmasıyla, kaçınılmaz sonumuz; normal (vajinal) doğum…

Geçmişte doğum için atfedilen mucize algısının yerini giderek olumsuz deneyimlerle  ağrı ve perforasyonun (bozulma)  almasıyla bu sürecin zorluğu dillere pelesenk olmaya başladı ve kafasında pek çok düşünceyle hamile olan kadının dünyası giderek karmaşıklaştı. Bu süreçte anneleri en çok zorlayan o ‘doğum sancısı’’ndan öte zihnin aşırı aktivasyonudur.

Rahat ve konforlu geçirebilmek için işte doğum alternatifleri;

Bu süreçte hissedilen kasılmaların (dalgalanmalar) algısı; tamamen kadının ağrı eşiği, deneyimleri, eğitim düzeyi, doğum öncesi hazırlık eğitimi alıp almaması, kadının doğuma bakış açısı, çevresindekilerin doğuma bakış açısı, spor ve egzersiz yapıp yapmamasına göre değişmektedir.

Doğum öncesi hazırlığınızla daha konforlu geçireceğiniz bu aşamada, doğumda yapılabilecek pek çok yöntem de söz konusu.

Nefes terapileri: sadece nefes alıp vermek değil, zihninizi havalandırma yöntemidir. Doğum konsantrasyonunu arttırarak, kanalda alanı daralan bebeğinizi kucaklamanın bir başka yolu da diyebiliriz.

Aldığınızın her oksijen molekülü bebeğinizin bu kısa yolculuğunda ikram servisi gibi olacak. Aldığınız nefesin sayısından çok kalitesi daha önemli, kısa solunumlar yerine toplamda 15 saniye kadar sürebilen derin solunumlar gebelik metabolizması dikkate alındığında tercih sebebidir.

Zihinsel egzersizler de oldukça etkili olmaktadır, zihni hipnoz etmek kişinin elindedir. Gözlerinizi kapatarak nefesinize odaklanmak ve oksijenin bedeninize etkilerini düşünmek, sevdiğiniz bir çiçeği koklarmış gibi nefes alarak, yaprakların açıldığını hayal etmek de kadını rahatlatan bir yöntemdir. Bu hayalinizde kullanabileceğiniz çiçeklerden biri nilüferdir. Kendinizi nilüfer olarak hayal edip yapraklarınızı tek tek açarak suya yavaşça yerleştirdiğinizi hayal edebilirsiniz.

Bir diğer zihin yöntemi ise, hissettiğiniz ağrı için bir şekil ve renk belirlemenizdir, örneğin sarı bir üçgen. Daha sonra zihninizde bu şekli ve rengi değiştirmelisiniz. Bu minik egzersizler sizi bu süreçte oldukça rahatlatacaktır. 

Unutmayın ki yaşanan ilkler hep travma niteliği taşır, bebeğinizin dünyayla ilk tanışma anını onun için yeterince kolaylaştırmanız, onu tüm hayatı boyunca etkileyecek bir durumdur. Aynı şekilde, bebeğinizi kucağınıza aldığınız ilk an da sizin için çok özel olacaktır.